Tuğrul Keskin
Tuğrul Keskin - "Kan damlar yüreğime"

"Kan damlar yüreğime"

Mezarlardan çıktılar, bayram benim neyime

Çekip Şerif’i vurdular, kan damlar yüreğime”

Silahla, topyekun bir savaşla 1923'de kurulan “Birinci Cumhuriyet” in devrimci değerlerinin 2019 yılında bir karşılığı kaldı mı? Bağımsızlıkçı, ilerlemeden, bilimden yana, Tevfik Fikret'in sorduğu gibi; "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller isteyen cumhuriyetimizden ne kaldı geriye?

Feodalite 1940’lardan başlayarak “Devrimci Cumhuriyet”i çözmeye koyuldu. Özellikle Doğu ve Güney Doğu’daki “din-tarım düzeninin temsilcileri” Birinci Cumhuriyetin değerlerine saldırmaya başladı. Köy Enstitüleri başta olmak üzere, Cumhuriyetin kendisini var ettiği yeni kurum ve yapıları o yıllardan başlayarak tasfiyeye giriştiler.

2002’de başlayan süreçse tam anlamıyla tüy dikti. Aydınlanma değerlerinin tam karşısında konumlanmış bir iktidarla karşı karşıya bıraktı hayatlarımızı. Ve on yedi yıldır her gün biraz daha cumhuriyetin kazanımlarından ödün vermekteyiz.

Vermekteyiz” diyorum çünkü bu ödün verme işini yalnızca iktidardakilerin baskı ve yasaları değil, oy kaybına uğrama korkusundaki muhalefet unsurlarının teslimiyetçi tutumu da belirliyor artık. Yazık ki muhalefet de “Birinci Cumhuriyet” in laik, demokratik değerlerini savunmak noktasında bir hayli yetersiz… Acı ki pek çok insanın birbirine itiraf etmekten korktuğu manzara böyle!

Birinci Cumhuriyet’in değerleri, aydınlanma değerleridir ve aydınlanma değerleri dediğimiz toplam, kuşkusuz soyut kavramlardan oluşmaz. Bütünü somut ve hayatlarımızın içinde kavram ve değerlerden oluşur.

Sözgelimi masada oturuşumuzdan çatal-bıçak kullanışımıza, meydanlarda toplanabilme irademizden sokakta yürüyüşümüze, hangi okulda eğitim aldığımızdan ne giyindiğimize, çocuğumuza nasıl davrandığımızdan kadınlarla ilişkimize, ne okuduğumuzdan neler yazdığımıza, eğitim sisteminden din ilişkisine kadar aklınıza gelebilecek neredeyse her şey, aydınlanmanın ve doğal ki cumhuriyetin hayatlarımıza sunduğu ve öğrettiği değerlerdir...

Ve bu değerlerin bütünü 2019 yılında bizlere sıradan, hep varmış gibi görünse de aslında savaşılarak kazanılmış haklardır. Her geçen gün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan işte bu gündelik yaşamımızı düzenleyen yasalardır aslında. Cumhuriyet ve aydınlanma değerlerinin dışına düşmek, kara softa bir dünyaya düşmektir ve bildiğiniz üzere orası da acının beşiğidir, ölüm kuyusudur!

Bu söylediklerimle sizleri karamsarlık denizine davet etmeye çalışmıyorum. Umut ve mücadele her zaman hepimizin, cumhuriyetin ışığından yana herkesin tek umarıdır. Bunun bilinciyle, içinde bulunduğumuz ve aslında hepinizin tanık olduğu gerçekleri bir kez daha hatırlatmak gayreti içindeyim.

Pek çok karşı çıkanı olmakla beraber; bugün ağır aksak, yaralı bereli de olsa, çağdaş dünya değerleri ile örtüşen ne varsa hayatlarımızda, pek çoğunu sosyalistlerin ve cumhuriyet savaşçılarının direnişi, mücadelesiyle kazandı bu yurdun insanları.

Çünkü cumhuriyet karanlıkla, cehaletle mücadelenin zaferiydi. Çünkü cumhuriyet tarihin tekerleğinin ileriye doğru hareketiydi ve hiç kuşkusuz Anadolu insanının ileriye doğru en büyük sıçrayışıydı!

İşte bugün yeniden, o değerlerin bütünü saldırı altındadır. Saldırı altında olan yalnızca siyasanın değerleri de değildir, kültürel ve sanatsal olan ve hatta yaşamsal olan her şey saldırı altındadır.

Bu koşullar altında yapılması gereken tek şey her zaman olduğu gibi mücadeledir. Kazanılmış her hakkımızı, cumhuriyetin ışığıyla korumak ve taçlandırmak hepimizin birincil görevidir.

2019 senesinin Ekim ayında, bu sonbahar göğünün altında bir kez daha düşünüyorum; gerçekten cumhuriyeti savunmak dışında bir seçeneğimiz olabilir mi? Silahla, kanla, barutla kurulmuş cumhuriyetin laik ve demokratik değerlerinin yıkılmasına izin verebilir miyiz?

Ve bugün Nevşehir Valiliği’nin 29 Ekim Cumhuriyet Yürüyüşünü yasaklayan kararı düştü gazetelere. Gerekçeye bakar mısınız? “Ülkemizin içinde bulunduğu hassas durumdan dolayı milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, yürüyüşün yapılması uygun görülmemiştir…” dedi valilik! Hemen ardından Ankara Valiliği ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü 29 Ekim haftasında, 15 Temmuz’u anma etkinliği düzenliyor…

Geniş yığınlar tekrar sessiz kalacaksa ve yobazlar bu 29 Ekim’de de “çekip Şerif’i vuracaklarsa” eğer, n’aparsam yapayım, bin kere bile kutlasam bayramınızı, yine de; “ kan damlayacak yüreğime!”

Toplam 1364 defa okunmuştur.

Tuğrul Keskin diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.