Etem Solakoglu
Etem Solakoglu - Editör

Atatürk'ün En Büyük Mirası Cumhuriyetin 100. Yılı

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yıl dönümünü coşkuyla kutlamanın gururunu yaşıyoruz. Bir yüzyıl önce, bu topraklarda Cumhuriyet'in temelleri atıldı. Atatürk'ün önderliğindeki Büyük Millet Meclisi, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet yönetimini ilan etti. Türkiye'nin başkenti Ankara olarak seçildi, ve bu tarihten itibaren tarihi bir dönüşüm başladı.

Cumhuriyetin ilanı, Osmanlı İmparatorluğu'nun sona ermesi ve Padişahlık yönetiminin son bulması anlamına geliyordu. Artık güç halkın ve demokrasinin elindeydi. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesi benimsenmişti. Cumhuriyet, Türk milletinin kendi kaderini tayin etme hakkını kazandığı bir dönemin başlangıcıydı.

Atatürk'ün önderliğinde gerçekleşen bu devrim, demokrasiye giden yolun başlangıcıydı. Ülkenin her köşesinde, bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi veriliyordu. Bugün, Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünde, bu değerlere olan bağlılığımızı yinelemek ve geleceğe taşımak için bir fırsatımız var.

Türk gençliğine bıraktığı emanet...

Cumhuriyet, özgürlüğü, eşitliği ve laikliği savunur. Egemenliği millete dayandırır. Bu değerleri koruyarak, Türkiye'yi daha aydınlık bir geleceğe taşımak görevimizdir. Atatürk'ün öğrettiği gibi, "Milletin bağrından temiz bir kuşak yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak!"

Bugün, Cumhuriyetimizin 100. yılında, bu mirası yaşatmak ve büyütmek için el birliğiyle çalışmalıyız. Gençlerimiz, cumhuriyetin geleceğini temsil ediyor. Onlara düşen görev, bu mirası daha da yüceltmek ve ileriye taşımaktır. Atatürk'ün dediği gibi, "Gençler! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz!"

Gerçek ve en azılı düşman cehalet!

Atatürk, Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idarenin Cumhuriyet olduğunu belirtirken, bu sözleriyle Türkiye'nin yönetim şeklini açıkça ortaya koymuştu. Cumhuriyet, Türk milletinin özgürlüğünü ve bağımsızlığını temsil ederken, bu rejimin en büyük düşmanının cehalet olduğunun farkındaydı. Bu konuyla ilgili Atatürk'ün en önemli sözü "Cehalet yenilmesi gereken en büyük düşmandır" olmuştu. Cehalet, insanları esaret altına alır ve milleti geri bırakır. Atatürk, bu düşmanla savaşmak için laik eğitimi ve bilimi teşvik etti. Türkiye Cumhuriyeti, bilim ve eğitimle aydınlanan bir gençlik yetiştirmeyi hedefledi.

Atatürk, gençliğe duyduğu güveni şu sözleriyle ifade etmiştir: "Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz!" Bu ifadelerle, gençlerin Cumhuriyeti sadece devralmakla kalmayacak, aynı zamanda daha da yüceltecekleri bir gerçeği dile getirir. Gençler, milletin geleceğini şekillendirme noktasında büyük bir sorumluluğa sahiptirler. Atatürk'ün açtığı yolda, gösterdiği hedefe yürüyen, cehaletle savaşan ve bilimle aydınlanan gençler, Cumhuriyetimizin ikinci yüz yılına umut ve heyecanla başlayacaklardır.

"Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır." Bu sözler, Atatürk'ün büyük bir lider olmanın ötesinde, bir vatansever olduğunu gösterir. O, kişisel çıkarlarının ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza dek yaşaması için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Cumhuriyeti gençlere emanet ederken, aslında onlara bu büyük sorumluluğu vermiş ve geleceği inşa etme görevini devretmiştir. Bu emanet, aslında Türkiye'nin aydınlık yarınlarını şekillendirmek için verilen bir fırsattır.

 

Cumhuriyet, milletin egemenliğine dayalı demokrasi anlayışını temsil eder. Atatürk, bu demokrasi anlayışını daha da geliştirmenin önemine işaret eder: "Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır." Bu demokrasi anlayışı, milletin iradesini yansıtmanın en önemli yolu olarak kabul edilir.

Atatürk'ün "Cumhuriyeti ve onun gereklerini yüksek sesle anlatınız. Bunu yüreklere yerleştirmek için elverişli olan hiçbir durumu kaçırmayınız" sözleri, Cumhuriyeti yaşatmanın ve daha da güçlendirmenin yolunun, halka Cumhuriyetin önemini anlatmaktan geçtiğini vurgular. Bu mirası yaşatmanın yolu, halkın Cumhuriyete sahip çıkması ve değerlerini korumasından geçer.

Atatürk, Cumhuriyeti kazanmak için kan döküldüğünü hatırlatır: "Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız." Cumhuriyetin değerini anlamak, onu koruma ve yüceltme konusundaki kararlılığımızı artırır.

Atatürk'ün son sözlerine gelirken, gençliğe olan güvenini bir kez daha vurgular: "Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum. Buna gerçekten sevinmekteyim. Fakat beraber yaşadığımız sürece benim hedefime yürümenizi hepinizden istemek, geçerli bir hakkım olarak tanınmalıdır." Atatürk, gelecek nesillerin Cumhuriyeti yaşatmalarını ve daha da yüceltmelerini istemiştir.

Son olarak, Atatürk'ün şu sözleriyle noktalayalım: "Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. Cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir; yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir." Cehaletle savaşmak, aydınlanma ve eğitimle milletin ilerlemesini sağlamak anlamına gelir. Cumhuriyet, bu ilerlemeye öncülük etmeli ve genç nesilleri bilgiyle donatarak Türkiye'yi daha parlak bir geleceğe taşımalıdır.

Gidenlerin geri dönmediği Ersizler köyü...

Kurtuluş Savaşı'nın çetin geçtiği dönemlerde, Türk milletinin kahraman erkekleri Dereköy'den cepheye doğru yola çıktılar ancak, bu küçük köyden gidenlerin hiçbiri geri dönemedi. Geride, oğulsuz, babasız, abisiz, eşsiz kalanlarla dolu bir köy bıraktılar. Bu büyük fedakarlığın hatırası yaşasın diye köyün adı "Ersizlerdere" olarak değişti. Bu isim, kaybedilen kahramanların özverisini ve Türk milletinin bağımsızlık azmini simgeliyor. Onları minnet ve saygıyı ile anıyoruz...

 

Cumhuriyete giden yoldaki Milli Mücadele kahramanları...

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve sayısız ismi bilinmeyen kahramandan oluşan silah arkadaşlarının Türkiye’ye hediyesi olan Cumhuriyetimiz 100 yaşında. Cumhuriyete giden onurlu yolda bu cesur insanlar, her adımda Türk milletinin onurlu direnişini simgeliyor, her nefesleriyle vatanları için döktükleri ter, tüm ulusu bir araya getirdi. İşte bu yürekler, bu inanç ve vatan sevgisi, milletimizin varoluş mücadelesinin en kutsal sembolü haline gelmiş kahramanlardır.  İşte o kahramanlardan tarihe isimleri yazılımış olanlardan bağzıları:

1. Seyit Onbaşı'nın Topu: Çanakkale Savaşı'nın en çarpıcı anlarından biri, Seyit Onbaşı'nın devasa top mermisini omuzlayarak düşman gemilerine doğru yürüdüğü andı. Gözlerinin içi Cumhuriyet aşkıyla yanan bu kahraman, mermiyi denize fırlatırken, sadece bir top mermisi değil, aynı zamanda Türk milletinin direniş azmiydi.

2. Gördesli Mabule'nin Cesareti: Kurtuluş Savaşı'nda, Gördesli Mabule cesaretiyle tanındı. Düşmanın kuşattığı bir köyde, cesurca direnirken, onun asaleti ve vatanseverliği herkesi etkiledi. Düşmanın karşısında boyun eğmedi ve vatanını savunmaya devam etti.

3. Nene Hatun'un Asaleti: Nene Hatun, Erzurum'un işgal altında olduğu zorlu günlerde, hem kocası hem de vatanı için savaştı. İşgalcilerin karşısına dikilirken, sadece bir kadın değil, aynı zamanda vatanın savunucusu olarak görüldü. Cesareti ve asaletiyle tüm Türk kadınlarına ilham kaynağı oldu.

4. Sütçü İmam'ın Kararlılığı: Sütçü İmam, köyünün işgali altındayken, düşmanları kovmak için köy halkını cesaretlendirdi. Onun kararlılığı ve önderliği, vatanseverliği canlı tuttu ve millete direnişin yollarını gösterdi.

5. Halime Çavuş'un Şehadeti: Çanakkale Savaşı sırasında, Halime Çavuş, düşman saldırılarına karşı kahramanca direndi. Şehit düştüğünde, sadece bir birey değil, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin sembolüydü. Canını vatanı uğruna feda etti.

6. Hasan Tahsin'in Direnişi: Hasan Tahsin, Kurtuluş Savaşı sırasında kalemini savaşın kalkanı olarak kullandı. Düşman işgaline karşı cesurca yazılar yazdı ve Türk milletinin ulusal direnişini destekledi.

7. Yahya Kaptan'ın Kıyamı: Eskişehir'in işgali altında, Yahya Kaptan, cesurca direndi. Düşmanların karşısında boyun eğmedi ve kendi köyünün özgürlüğü için sonuna kadar savaştı.

8. Şahin Bey'in Mücadelesi: Şahin Bey, Kurtuluş Savaşı sırasında düşmanlara karşı mücadele etti. Kararlı ve cesur liderliği, ulusal mücadelenin zaferle sonuçlanmasını sağladı.

9. Halide Edib Adıvar'ın Aydınlığı: Halide Edib, sadece bir yazar değil, aynı zamanda bir vatanseverdi. Yazdıkları, ulusal direnişi ve inkılapları destekleyen bir fener gibi parladı.

10. Yörük Ali Efe'nin Cesareti: Yörük Ali Efe, Kurtuluş Savaşı sırasında Batı Anadolu'da düşmanlara karşı mücadele etti. Cesareti ve liderliği, millete umut ve güç verdi.

11. Nezahat Onbaşı'nın Fedakarlığı: Nezahat Onbaşı, savaşın cephelerinde yaralılara yardım etti. Sağlığını tehlikeye atarak, cephedeki kahramanların yanında oldu.

12. Fevzi Çakmak'ın Askerliği: Fevzi Çakmak, Türk ordusunun önde gelen komutanlarından biriydi. Önderliği, milletin ulusal mücadelesini güçlendirdi.

13. Kazım Karabekir'in Stratejisi: Kazım Karabekir, düşmanlara karşı ustalıklı stratejiler geliştirdi. Onun liderliği, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin zaferle sonuçlanmasında hayati bir rol oynadı.

14. İsmet İnönü'nün Kararlılığı: İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı sırasında düşmanlara karşı kararlı bir şekilde direndi. Milletin bağımsızlık mücadelesini sürdürerek, zaferin kapılarını açtı.

 

Bu özel günde, Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü kutlarken, bu büyük değerlere olan sevgi ve bağlılığımızı yineleyelim. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun! Nice 100 yıllara...

Saygı ve sevgilerimle.

 

Toplam 2721 defa okunmuştur.

Etem Solakoglu diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.