Ömer Ödemiş
Ömer Ödemiş - CHP''de değişim!

CHP''de değişim!

Her seçim sonrası olduğu gibi son seçimlerde yaşanan yenilgi sonrasında da CHP’de kurultay tartışmaları başlamış görünüyor. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İNCE yenilginin teri bile kurumadan hemen Genel Başkanlık dedi. Yani bu yenilgide kendisinin hiç payı yokmuş gibi kendine adaylık kapısını açan Kılıçlaroğlu’na karşı ilk günden bayrak açtı.

İnce’nin bu tutumu ahlaklı değil, siyasi hiç değil. Her şey bir yana insani değil.

Ahlaklı değil çünkü; kendisini bu sonucun olma olasılığını bile bile kendisini adaylık konumuna taşıyan Kemal Kılıçlaroğlu ile eşlerinin de olduğu özel yemekte sarf ettiği saygısız sözleri bir de kamuoyuna taşıma cüretini göstermiştir. Seçimler sonrasında bir telaş içerisinde Genel Başkanlık konusunu gündeme taşıyarak insanların seçim sonuçlarını bile sağlıklı değerlendirmelerine fırsat vermeden, kendisine verilen oyları kendisinin sanarak, Genel Başkana “sen çekil ben genel başkan olayım, senide onursal genel başkan ya da meclis başkan vekili yapayım” teklifinde bulunmuştur.

Bu tutum hem ahlaksal açıdan hem de seçim sonuçlarının okunması açısından tamamen yanlış bir tutumdur. İnce bir fırsat yakaladığı düşüncesiyle kırarak, dökerek bu fırsattan yararlanma yolunu seçmiştir. Oysa benim gibi İnce’ye hayatta oy vermeyecek insanlar bile ülke çıkarını düşünerek, AKP diktasının geriletilmesinin bir zorunluluk olduğunu düşünerek oy vermiştir.

Tıpkı gezi sürecinde olduğu gibi, diktaya karşı olana hemen herkes, kendi itiraz noktalarından hakaretle İnce’ye oy vermişlerdir. Yoksa İnce’nin milliyetçi, ne idüğü belirsiz, solcu da yok sağcı da yok diyen ilkesiz söylemine ve siyasetine değil.

Muharrem İnce’nin miting meydanlarında söyledikleri sol söylem değildir. Sosyal demokrat değildir. İlerici olarak bile tanımlamak zordur. Seçimlerin gereği olarak söylendiği kanısıyla taktiksel olarak değerlendirilen bu söylemlerle siyasi bir biçimlenme yaratmak mümkün değildir.

Barışacağız. Nasıl barışacağız? Kimler barışacak? Barışın arasın kan dökenler bu barış sürecinde yer alacak mı? Kimlik sorunu nasıl çözülecek? Kürt sorunu nasıl çözülecek?

Birleşeceğiz. Kimler birleşecek. Dünya siyasetinde herkesin herkesle birleştiği bir siyaset var mıdır? Kapitalistler işçi sınıfı ile birleşmiş midir? Acımasızca kan döken faşistlerle nasıl birleşeceğiz? Ya da devlet adına yetki kullandığını söyleyen katillerle? Suriye de yüz binlerce insanın kanını döken kirli siyaset uygulayanlarla nasıl birleşeceğiz. Dökülen onlarca kan üzerimize bulaşmayacak mı?

Büyüyeceğiz konusuna hiç girmiyorum.. Kısaca İnce’nin miting alanlarında ki söyleminden bir siyasi duruş çıkmaz… Tamamen popülist, günü kurtarıcı, Erdoğan’a yanıt yetiştirişi söylemler. Siyasi hiçbir duruşta yeri yoktur.

Bir başka konu Erdoğan’ı eşit rakip olarak görmesi ve kutlaması… Bu tam bir intihardır, AKP faşizmini aklamaya dönük bir tutumdur ve asla affedilemez. Erdoğan OHAL koşullarında devletin tüm olanaklarını halka karşı kullanarak, tabandan yükselen faşizmin yasal zeminini elde etmeye çalıştığı bir seçim süreci yaşanmıştır. Sandıklarda ve sokaklarda baskı kurulmuştur. Medya kuşatılmış, direnen yüzlerce gazeteci uydurma suçlarla içeri atılarak halka gerçeklerin anlatılmasının önü zorla tıkanmıştır.

Böylesi koşullarda gidilen baskın seçim sonrasında Erdoğan’ı sanki normal yapılmış bir seçimde ki aday gibi görerek rakip kabul etmek ve kutlamak tek adamlık diktasını aklamaktır.

Seçim gecesi yaşanan rezaletleri geçiyorum. O gece yaşananlar bile İnce’nin megalomanlığını gösteren açık örneklerle doludur. İsmail Küçükkaya’ya mesaj atarak “adam kazandı” demesi, kameraların karşısına çıkma cesareti göstermemesi, Erdoğan’ı kutlama sırasına girmesi, on milyon fark var demesi.. hemen hepsi ciddi hatalardır ve bencilliğinin ürünüdür. Sonrasında ki hamleleri de aynı bencilliğin ilerlemiş safhalarıdır.

Ayrıca Suriye konusunda ki tutumu da öğrencisi olduğu Baykal’dan hiç farklı değildir. Her fırsatta Esat düşmanlığı sergileyen, Nusra katilleriyle Suriye devlet başkanı Beşar Esat’ı aynı kefede gören bir anlayışa sahiptir. Erdoğan’ın diktatör olduğunu anlatmaya kalkışırken bile verdiği örnekte Esat da diktatör Erdoğan da diyebilen birisidir. Hatta miting meydanlarında Suriye de seçimlerin Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılaması isteyerek, Suriye halkının özgür iradesini hiçleştirmeye çalışmıştır.

Daha çok şey söylenebilir. İnce popülisttir, megalomandır, milliyetçidir ve vefayı bilemeyecek kadar da gözü dönmüştür. Ne pahasına olursa olsun CHP genel başkanlık koltuğuna oturmak istemektedir. Değişim kavramının içeriğini gerçekleştirecek doğru bir isim değildir.

CHP’de kuşkusuz ciddi sıkıntılar vardır. CHP’de değişim mutlaka gereklidir. Ancak bu değişim kendi iç dinamikleriyle ideolojik olmak durumundadır. Parti tüm politikalarını gözden geçirip, yaşanan sürece denk düşen bir politik tutum belirlenmelidir. Tek adam diktasına karşı demokrasi, özgürlük ve emek eksenli bir siyasal biçimlenişe gitmelidir. Bu siyasal biçimlenişi destekleyecek yeni kadroları göreve getirmeli ve sarsıcı bir muhalefet yaparak toplumun geniş kesimlerini kucaklamalıdır. Devrimci ve demokratik bir açılım yapmalı tüm sol anlayışların kendisini bir biçimde bulacağı asgari düzlemi oluşturmalıdır. Yaşadığımız dikta koşullarında soldan yana olan herkesin temel hedeflemesi demokrasi olmalıdır. Yeniden siyaseten var olunabilecek demokratik bir zemin oluşturulabilmesi için, çıtalar indirilmeli, en genel anlamda demokratik birlik sağlanmalıdır.

Popülizm CHP’ye hiçbir katkı sağlayamayacağı gibi yeni yeni sorunlarında yaşanmasına neden olacaktır. Yeni Baykallar değil yüzünü sola dönmüş mücadeleci bir CHP’ye ihtiyaç var.

Toplam 1517 defa okunmuştur.

Ömer Ödemiş diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.