Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Almanya, stratejik projeksiyonunu değiştiriyor..

Normal olarak tarihteki büyük devletlerin, krallık ya da imparatorlukların yaşam seyri şu şekilde olmuştur;

- Sefalet ve felaketler içinde savaşlar ile büyüme,

- Daha fazla büyüme, genişleme ve istikrar arayışı,

- Refah ve bolluk toplumu,

- Gittikçe halkı ve diğer ülkeleri umursamama, pervasızlık,

- İsyanlar, savaşlar, sefalet ve felaketlere dönüş,

- Göçler, imparatorluk bakiyesinin başka milletler içinde yaşamaya devam etmesi,

imparatorluktan geriye daha küçük ama farklı bir devletin ortaya çıkması.

Bu sıra ülkelerin kültürel kodlarına, tarihsel çizgilerine, coğrafyanın özel koşullarına göre değişebilir. Örneğin Almanya’nın 150 yıllık tarihi boyunca ürettiği refah ve bolluk toplumundan daha fazla büyümek için askeri kodlarla kendine bir hayat sahası yaratma ihtiyacına yöneldiğini görüyoruz. Bugünkü konumuz, 1890 ve 1938’den sonra üçüncü kez yeniden büyümek için stratejik bir projeksiyon aşamasına gelmiş Almanya’nın durumunu gözden geçirmek. Son bölümde Türkiye ile ilişkilerine de yer vereceğiz.

Almanya ve Avrupa Birliği..

Bugün AB derin bir kriz içinde ve pek çok ülke bu durumdan Almanya’yı suçluyor. Almanya’nın saldırgan ihracat politikaları ve kendine hizmet eden sertliği krizin köklerini ekti. Almanya’nın ikiz problemi şu; bir yandan birliği bir arada tutmak istiyor, diğer yandan birliğin yükünü üzerine almak istemiyor. Ortak para, diğer ülkelerin Alman ticaret makinesine karşı tek silahı olan devalüasyon imkânını elinden almıştı. Üstelik Avro, Mark’tan daha ucuz olduğundan Alman ihracatı daha da güçlendi. Frankfurt’taki AB Merkez Bankası, Alman Merkez Bankası (Bundesbank) yapısı ve hedefleri içinde yönetiliyor. Almanlar, krizde işlerini kaybetmediler, savaşlardan uzaklar. Ülkenin işsizlik oranı AB ortalamasının yarısı kadar. Avrupa Birliği, bugün ekonomik bir dev olmasına rağmen, siyasi açıdan bütünleşmiş bir konumda değildir. AB’nin yakın gelecekte nasıl bir güç olacağı konusunda AB üye devletleri arasında görüş birliği bulunmamaktadır. Derin sosyal konular, ulusal kimlikler, artan göç baskısı ve fırsat eşitsizliği gibi alanlarda yeni çözümler gerekiyor.

Tüm AB ekonomisi kötü, Alman ekonomisi bile %1 daraldı. Sınır kontrollerinin başlaması ile İngiliz ekonomisinin %30 daralması bekleniyor. Almanya, İngiltere’nin birlikten ayrılmasından çok memnun. İngiltere zaten birlik içinde hep sorunların parçası olmuştu. Şengen’e ve para birliğine girmemiş, birlikten alınıp-verilecek para hesabında hep ayrıcalıklı olmuştu. İngiltere, milliyetçilik ağır bastığı için sorunlu idi ve bu yüzden ayrıldı. Brexit ile İngilizler teorik olarak AB’den çıktılar ama müktesebattan fiilen çıkış Aralık 2020’ye kadar sürecek. Birleşik Krallık’ın ana parçalarından Kuzey İrlanda’nın AB içinde kalmak istemesi, İskoçya’nın ise bir kez daha referandum arayışı İngiltere’nin başını ağrıtmaya devam edecek.

Fransa’yı iyi günler beklemiyor; Macron çuvalladı, Kasım’daki seçimlerde aşırı sağcı Le Pen’in iktidara gelmesi bekleniyor.

Avrupa Birliği’nin diğer ülkelerinin durumunu kısaca özetleyecek olursak;

- İtalya, çalkantılı bir dönem geçirmesine rağmen siyasi istikrarı sağladı. İtalyanlar, Almanya ile mesafeli duruyor.

- İspanya, ayakları üzerinde durmayı başardı. AB üzerinden Güney Amerika’ya ticareti yönlendirmeye çalışıyor.

- Polonya, ekonomisini çok düzeltti, özellikle birliğin tarım sübvansiyonları ile ihya oldu.

- Romanya ve Bulgaristan sürünüyor, birlikten minimal para alıyorlar. Bu arada şunu hatırlatalım; halen savaş dışında göç nedeni ile dünyada nüfusu azalan üç ülke var. Macaristan’ın nüfusu 9 milyondan 5.5 milyona, Bulgaristan’ın nüfusu 9 milyondan 6.8 milyona indi. Ermenistan ise 2.5 milyondan 1.9 milyona inmiş.

- Orta Avrupa’nın önemsiz ülkeleri içinde en iyisi sanayisi gelişen Çekler. Macar lideri anti-demokratik bulunduğu için birlik içinde dışlanıyor. Macarlar da, sanki AB üyesi değilmiş gibi uluslararası ilişkilerinde bağımsız davranıyorlar.

- Kuzeyin İskandinav ülkeleri, huzurlu, sorunlarını çözmüşler ve ekonomik gelişmelerini tamamlamışlar. Sorun, gecelerin uzun olması ve nüfusun artmaması. İngiltere, ABD’nin birlik içinde Polonya ile birlikte iki köprübaşından biri idi. ABD, Polonya’yı hem Ruslara hem de Almanlara karşı kullanıyor. Bu ülkede askeri varlığını artırıyor. ABD’nin AB içindeki diğer önemli dostu ise Romanya. Bulgaristan ise ABD ve AB arasında daha dengeli bir konuma geldi.

Almanya’nın yeni stratejik projeksiyonu..

Avrupa Birliği eliti içinde Avrupa yanlısı “merkezciler” birlik içinde açık toplumlar ve dünyaya açık olmayı savunurken, sağ ve sol kanattaki “şüpheciler” ise kapalı toplumlar ve dünyaya kapalı bir Avrupa istiyorlar. Örneğin Fransa’da Macron açık Avrupa’yı, Milliyetçi Cephe lideri Marine Le Pen ise kapalı Avrupa’yı savunuyor. Bu ayrışmanın dışında sağ-sol ve otoriter-liberal ekseni de var. Açık-kapalı ayrışması sınır güvenliği, göçmenler, ticaret engelleri gibi politikalara etki ediyor. Merkel, barışçı ve dengeci bir politikacı idi. Ancak,

Almanya vites değiştiriyor, yeni bir jeopolitik oyuna karar vermiş gözüküyor. Bir ülkenin niyetini öncelikle istihbarat gayretlerinin yönünden, daha sonra büyüme

projelerinden ve ilişkilerinin gelişme istikametinden anlayabiliriz. Biz de bu emareleri not ediyoruz.

Almanya’nın gücü diğer ülkelerin Almanya’ya pazarlarını açma isteği ve yeteneğine bağlıdır. Pazarlara giremezse Alman gücü bölünür. Avrupa Birliği’ni kuran ve hala savunan finans lobisi ve ekonomi sektörüdür yani AB bir vatandaş hareketi değildir. Avrupa Birliği bir vatandaş projesi olmaktan çok finans ve iş dünyası için bir ortak pazar çeşididir. Halkların beklentilerini dikkate almadan, ekonomik krizlere Avrupa Merkez Bankası’nın yaptığı enjeksiyonlar ile çare bulmak sorunları çözmüyor. Avrupa halkları kaynıyor, birlik dağılabilir ancak tartışmalar hala yalnız hükümetler arası düzeyde kalıyor. Almanya ise yeni bir stratejik projeksiyon ile üç kademeli bir açılım peşinde gözüküyor. Jeopolitik olarak Doğu Avrupa’dan sonra üç bölgede daha etki sahası kurmak istiyorlar;

(1) Balkanlar.

(2) Orta Doğu.

(3) Orta Asya.

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;

{{unknown}}

Toplam 2363 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.