Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Belirsizlikler, sırlar, komplolar...

Bu makalede aslında bir istihbarat analizcisi ile sohbet ediyoruz. Ama göreceli olarak devlet adamlarına, politika yapıcılara ve nihayet dünyada işlerin nasıl döndüğünü anlamak isteyen sizlere de önemli şeyler anlatacağız. Devlet adamı normal olarak durumu kontrol edemez, durum onu kontrol eder. Gücünüz ne olursa olsun beklenmeyen ve istenmeyen şeyler olur, sonuçtan emin olamazsınız. Yaşanan büyük başarısızlıkların nedeni, güç kullanımını bilmemektir. Bununla beraber, devlet adamı hata yapmadığını, her şeyi bildiğini sanır. Lazım olanları zaten istihbaratçıların ona söylediğini düşünür. Hâlbuki istihbarat, hikâyeler yaratmak veya revize etmek üzerinedir. Örneğin Sovyetler Birliği için yaratılan hikâye hep yayılmacı niyetleri üzerine idi. Kimse dağılmakta olduklarını anlayamamıştı. Peki, istihbaratçının sorunu neydi? Sovyetler Birliği’nin çöküşü bir bulmaca değil ‘sır’dı. Kimse bir cevap bulamadı. İstihbarat analizcisi artık bulmaca çözmüyor, sırlarla uğraşıyor hatta işleri karmaşıklıklar içinde kehanette bulunmaya kayıyor. Şimdi, daha detaylı anlatabiliriz.

Belirsizlik ve analizci..

Çağdaş güvenlik sorunlarının üç temel özelliği; yayılganlık, karmaşıklık ve belirsizlik (çeşitli olasılıklara açık olma) olarak kabul edilmektedir. Belirsizlik, mevcut durumu ve geleceği anlamlandırmak konusundaki karmaşıklığı ifade eder; tamamen yok edilemez, sadece ortam hakkında değerlendirme yapılabilir ve sonra belki yönetilebilir. Belirsizlik ve güvenlik çelişkisi uluslararası ilişkilerin merkezinde yer alan iki temel olgudur. Belirsizlik, politika yapıcıların güvenliğimize zarar verecek olan aktör ve trendlerin gelecekteki davranışları ve niyetleri hakkında emin olamamaları durumudur.

Analizci temel olarak iki tür analiz peşindedir; stratejik ikaz ve niyet analizi. Stratejik ikaz da analizci ve politikacı birbirine çok uzaktır, yapılan ikazlar genellikle önlem alınmadığı için başarısız olur. İkaz, aşk gibidir yani karşılıklı anlamaya ve güvene ihtiyaç vardır. İkaz edenler, ikaz edilenin zor ikna olacağını ve ima ile ikaz edilmeyeceğini bilir ve ikazı güçlü bir şekilde verir. İkaz edilen ise ikaz edenin abartma eğiliminde olduğunu düşünür ve gerçekçiliğini sorgular. İkazların sahte alarm olduğu ortaya çıkınca ikaz edenin itibarı azalır. İkaz haklı çıkarsa da “düşündüğün kadar kötü değildi” denir. Bu mutsuz psikolojik ilişki sürer gider.

Niyet analizinde rakibin muhtemel hareket tarzını belirlemek için zaman çok azdır ve ortak sonuca gitmek için yeni bilgi yoktur. Üstelik çok yakın ilişki kurmak zorunda kalmanın tehlikeleri ortaya çıkar. Analizci ve politika yapıcı arasındaki entelektüel rekabet üç tür kavram üzerine yoğunlaşır;

- Bilinebilir ve bilinenler (gerçekler),

- Bilinebilir ve bilinmeyenler (gizli, sırlar),

- Bilinemeyenler (gizem, kehanet).

Bunlardan son ikisi entelektüel yapıya bağlı olarak geliştirilen değerlendirmeye tabidir. Bu yüzden genellikle istihbaratın pratik yönü ile bilimsel (akademik) yönü arasındaki açığın başarısızlığa yol açtığı bilinmez.

Bulmacalar, sırlar ve karmaşıklıklar

Geleneksel istihbarat modelinin diğer bir özelliği gizli bilgiler ve sırlar arasındaki farktı. Gizli bilgiler, gerçekti ve bir yerlerde saklı idi. Ancak, yeterince zeki istihbaratçılar onlara nüfuz edebilirdi. Sırlar ise öngörü idi yani henüz olmamış şeylerdi. Örneğin bir ülkenin nükleer silah geliştirme ya da başka bir ülkeye saldırma ihtimali gibi. Sırlar için de analizci değerlendirmeler yapmalı ama bu tahminden kehanete geçmek demekti. Burada devreye yeni bir kategori giriyordu; karmaşıklıklar. Karmaşıklıklar ise sırlardan da ötedir. Bulmacalar ve sırların ikisi de aldatmanın bir çeşididir ama farklıdırlar. Bulmacaların bir cevabı vardır ve cevabı bir kez bulunca bulmacayı çözersiniz. Bulmaca gizli olanı saklar ve siz onu bulursunuz. Sırlar ise sizin hünerinize bağlıdır. Önünüzde bütün bilgiler vardır ve işiniz ne olduğunu anlamaktır.

Sırlar, sayısız faktöre bağlı olasılıklardır. Bulmacalar ise çok farklı bir istihbarat problemidir. Bir cevap vardır ama biz onu bilmiyoruzdur. Bulmacalar da sırlardan pek çok kez kolay değildir. Usame Bin Ladin’in nerede olduğu bulmacası on yıl sürdü. Üstelik istihbarat bulmacaları kareli bulmacalar gibi doğru cevabı bulduğumuzdan emin olduğumuz bir form değildir. Nitekim Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına sahip olduğu ile ilgili bulmaca doğru cevabı vermedi. Ancak, bulunan cevap, istihbaratın istediği bazı kanıtları sağlamaktadır. Sırlar ise cevabı kesin olmayan sorulardır. Uzmanlığa dayalı sübjektif hükümler gerektirir. Büyük miktarda nispeten küçük aktör durumsal faktörlerin kaydığı ortamda karşılık vermektedir. Bu karşılık daha önce belirlenmiş eğilimler içinde tekrarlanmamakta, klasik yöntemlere bir analiz yapmak, tahminde bulunmak zorlaşmaktadır.

Komplo teorileri..

Geleceğin okunamadığı, çeşitli senaryolar bile yazılmasının zor olduğu durumlarda komplo teorileri yani istihbaratçının büyük hikâyeler uydurduğu durumlar devreye girer. Komplo teorisi, gelecekte bir faaliyete ilişkin tasarım hakkındadır. Algılanan gerçeği istenen şekilde değiştirmek için yapılan gizli bir çalışmadır. Bazı büyük komplo teorileri yıllar hatta yüzyıllar sürebilir. Çok az kişi bunların içeriğini ve beklenen sonuçları anlayabilir. Bunların başında dünyayı yönetme iddiası ile haklarında hikâyeler yazılan İllüminati, Masonluk ve 1903 yılında ilk defa Rusya’da yayınlandığı iddia edilen Siyonist Protokolü sayılabilir. Bunların bir kısmı doğru ya da gerçek olabilir. Amaç, kamuoyunun anlamakta zorluk çektiği konuları kendi hikâyesi ile açıklayarak algı yaratmaktır.

Dedikodular gibi komplo teorileri de fondaki gürültüler gibi görülse de bu teoriler dünyadaki pek çok gelişmenin ve problemin nedenleri için algı yaratmaktadır. Çünkü bilgiyi kontrol edenler yani devletler açıklama ve eylemleri ile de asıl kaynağı oluşturmaktadır. Komplo ile ortaya atılan ne kadar büyükse o kadar inandırıcı olur. Bunun komplo yani yalan olamayacak kadar büyük bir iddia olduğunu düşünürsünüz. Komplo teorileri ile mücadele etmenin yolu; olaylara, teyit edilmiş bilgi seviyelerine göre düzenlenmiş bağımsız ve doğrulanabilir bilgi bankaları oluşturmaktır. Eski CIA ajanı Philip Giraldi’nin Suriye’deki gelişmeler ile ilgili sözlerini dinleyelim; “İşin içinde bir istihbarat örgütü varsa, misyonu gerçeğin bir versiyonunu yaratmaktır. Bu, yaratılanın gerçek olduğu anlamına gelmez.” Komplo teorileri ile algı yönetimi devam ediyor, nasıl olsa sıradan insanlar bir şey anlamıyor, anlayanlar ise “komplo teorisyeni” yaftası alıyor.

Sonuç yerine..

İstihbaratçı bir dünya liderinin sevgilisine ne söylediğini öğrenmek isterse bunu çabuk başarır ama çok önemli bir konuda anlama seviyesinde bilgi gerektiği zaman oldukça zorlanır. İstihbaratçı, geleceği söylemez ama politika planlayıcılara geleceği düşünmek konusunda yardım eder. İstihbarat analizcilerinin işi hep elde edilen bilgi, haber, data, olgu vb. verileri toplayıp, sınıflandırıp, işleyip, analiz edip, anlamlı sonuçlara ulaşmak oldu. Unutulan bir şey vardı. O da analizcinin bu anlamlı sonuçlara ulaşması için “anlama” kabiliyetinin genişlemiş olması idi. Tecrübesiz analizci resme baktığı zaman sadece bir manzara görür ama anlama kabiliyeti yüksek olan analizci resimde saklı olan kediyi fark eder. Amerikalılar bu tür uzmanları genellikle akademik dünyadan yani çok disiplinli çalışan kişilerden buldular. Daha detaylı bilgi için yakında çıkacak olan “Temel İstihbarat” kitabımdan istifade edebilirsiniz.

Toplam 1694 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.