Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Doğu Türkistan'ın bağımsızlık mücadelesi

Ülkemizdeki bazılarına göre, Uygurlar orada çok rahat yaşıyorlarmış, Çin meğer çok şefkatli imiş.
Doğu Türkistan’ın yüzyıllardır bağımsızlık mücadelesi verdiği, son 30 yıldır ise soykırım ve işkencelere maruz kaldığı görmezden getirilmeye, sanki bu Çin’in iç meselesi imiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Öte yandan Orta Asya ve İslam ülkeleri de bu davaya günlük hesaplar peşinde sessiz kalıyor. On yıllardır, Doğu Türkistan inim inim inliyor.
Ne yazık ki, Uygur kardeşlerimiz büyük ölçüde Batılıların Çin ile ilgili planlarının bir parçası haline gelmiş. Hâlbuki sahnenin ortasında Doğu Türkistan değil, Türk dünyası yani Türkistan coğrafyası var. Nerede bir Türkün ya da Türklüğün bir sorunu varsa, bizim de davamızdır.

Her yıl olduğu gibi bu makalede de Doğu Türkistan’ın mücadelesini hatırlatmak ve gelinen aşama ile ilgili bir özet yapmak istiyoruz.Doğu Türkistan’da Çin mezalimi. 200 yıldan bu yana Doğu Türkistanlılar, bağımsız olmak için sürekli mücadele etmiş ve bağımsız devletler kurmalarına rağmen (Yakup Bek Devleti, 1933 Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti, 1944’teki Doğu Türkistan Cumhuriyeti) bu devletler kısa ömürlü olmuş, nihaî başarı kazanamamışlardır. 20 Eylül 1949 tarihinde Doğu Türkistan, Komünist Çin zulmü altına girdi. Osman Batur, 1952 yılına kadar gerilla savaşı ile direnmeye devam etti. Sonunda Doğu Türkistan ordusundan kalanlar ülke dışına çıktı. Uygur ayrılıkçıların son dalgasının
başlangıcı 1950’ler ve 1960’ların başı olarak kabul edilir.

1955’te Sincan Uygur Özerk Bölgesi ilan edildi. Şu an Çin’de soykırım devam ediyor. Çin sahada insan kesiyor. Çin’de ara ara çatışmalar var ama medya bunları vermiyor. Doğu Türkistan’dan toplanan 4.5 milyon insan Çin’in içindeki çeşitli vilayetlerde bulunan beş toplama kampına gönderildi. Burada
kültürel adaptasyon adı altında asimilasyona tabi tutuluyorlar. Bir kısmı Çin kültürü içinde eritilmek için eğitiliyor bir kısmı çalıştırılıyor ama hepsi zorla yaptırılıyor.2013 yılından itibaren temelinde Çin hegemonyasının canlandırılması hedefi olan tel Yol ve Tek Kuşak Projesi’nin ortaya atılması ile Doğu Türkistan’ın önemi çok daha arttı. Tek Yol içinde yer alan altı adet kara koridorunun üçü Doğu Türkistan’ı kat etmektedir. Bu tarihten sonra Çin yönetimi sözde güvenlik adına Uygurları sindirmek için yeni bir ‘Çinlileştirme’ projesi başlattı. Bu baskı projesinin içinde; ileri teknoloji kullanımı, yeniden eğitim kampları ve yerli Uygur nüfusun artan sosyo-ekonomik sömürüsü var. Bir milyondan fazla Uygur, yeniden eğitim kamplarına enterne edildi.

Uygur kültürünün sembolü olan kadınlar, devlet-destekli kampanyalar kapsamındazorla kısırlaştırma, kürtaj ve vücutlarına alet takılması programlarına tabi tutuldu. Yaşanan soykırım ve etnik temizlik son yıllarda uluslararası örgütlerini konuya daha çok dâhil  olmasına yol açtı. Ağustos 2012’de yayınlanan BM Raporu’nda Çin’in milyonlarca Uyguru gizli kamplarda tuttuğu açıklandı. Son yıllarda Çin'de 1 milyondan fazla sivile keyfi hapis cezası uygulandı, insanlar fiziksel özgürlüğünden yoksun bırakıldı, zorla kısırlaştırıldı, keyfi
gözaltı ve işkence uygulandı, zorla çalıştırıldı, inanç ve ifade özgürlükleri engellendi. Çin merkezli teknoloji şirketi Huawei, sokakta yürüyen Uygurların tespiti için teknoloji geliştirdi. Bu teknoloji ile Uygur Türkleri gözetim yanında, çalışma kamplarında gözaltında tutuluyor ve çocuklar ailelerinden koparılıyor. Çin yapay zekâ şirketi Sensetime ve görüntü tanıma uzmanı Megvii tarafından geliştirilen “yüz tanıma” yazılımları da Uygurları hedef alıyor, kişi kılık değiştirse bile tanınmasını sağlıyor.

Bu tür programlara “Etnik Etiketleme” çözümleri adı veriliyor. Yani kişinin tanınmasından da öte “Han-değil”, “Uygur- değil” gibi etnik kodlar veriliyor. Çin’in iki büyük teknoloji şirketi Alibaba ve Baidu tarafından da görüntü-teşhis teknolojisi ile insanların etnik yapıları temelinde sınıflandırma hedefleniyor.

Büyük Avrasya Projesi’nde ne aşamadayız?

Ortadoğu’da BOP gittikçe daha olgun bir safhaya doğru evrilirken, onu takip edecek
Büyük Avrasya Projesi ile ilgili detaylar ortaya çıkmaya başladı. Çin ile ilgili ayaklanma
senaryoları için, Batılı istihbarat servisleri işbölümü yaptı;
- Hong Kong (İngiliz Mİ6),
- İç Moğolistan (Alman istihbaratı),
- Mançurya (Japonya),
- Tibet (ABD) ve
- Doğu Türkistan (ABD).

Doğu Türkistan’ın mücadelesinde hedef 2032’ye kadar bağımsız bir devlet olmak.
2026 yılına kadar Çin masaya oturmaya zorlanacak. 2019 yılındaki makalemizde Doğu Türkistan direnişin gündemi ie ilgili bir takvim vermiştik. Şimdi onu güncelleyelim. Pandemi dönemi nedeni ile önceki takvimde gecikmeler oldu.

Gelinen aşamada;
- BM’de Doğu Türkistan Uygur Cumhuriyeti’nin organları ile birlikte hukuki ve askeri
organları tamamlanacak.
- Almanya ve ABD’de de sürgün hükümeti oluşturuluyor.
- Türkiye’de yaşayan 35 yaşındaki Abduvali Buğrahan Cumhurbaşkanı ilan edildi.
- Yeni Uygur Meclisi, Şubat ortalarında Almanya-Berlin’de kurulacak.
Çin içine aktarılan savaşçılar iki ayrı yapıda savaşıyorlar. Bu savaşçıların miktarı şu an 30-40 bin civarında ama gerçek iç savaş başladığında sayının 2 milyona varması bekleniyor.

Doğu Türkistan’ın yanında olmalıyız
Türkiye, 1950’lerden sonra Çin’den kaçan Uygur liderlerini misafir etti ve onların
kültürlerini korumak, bağımsızlıklarını yeniden kazanmalarını sağlamak için birlikte çalıştı ama çok az başarı sağlandı. Özellikle 1990’lardan sonra Uygur diyasporası, yaptığı gösteri ve toplantılar ile uluslararası alanda dikkat çekmeye başladı. Çin son 20 yılda büyük bir ekonomik güç olarak ortaya çıkarken, Uygurlara tolerans gösterilmemesi konusunda Ankara’ya baskı yapmaya başladı. Çin istihbaratı, zaman zaman İstanbul’da bazı Doğu Türkistanlıların öldürülmesinden sorumlu. İstanbul ve Kayseri gibi yerlerde yaşayan Doğu
Türkistanlılardan casus yamakları devşiriyor. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, İran ve Afganistan vatandaşlarından da eleman temin etmeye çalışıyorlar. Huawei gibi şirketler Çin hükümetine veri analizi sağlıyor.

Ankara, 2015 yılında Güney Asya ülkelerindeki Uygurların Türkiye’ye seyahat
etmesinde kolaylık gösterdi. Çin ile 2017 yılında imzalanan suçlu iade anlaşması henüz TBMM’de onaylanmadı. Bu anlaşmanın onaylanması Uygurlara tamamen sırtımızı dönmek olacak. Umarız Ankara, bu hatayı yapmaz. Öte yandan, Doğu Türkistan’daki olayların ardında sadece ABD’nin çıkarları olduğunu düşünenler, buradaki Çin işgalini ve o işgale karşı 250 yıldır direnen Uygur Türkünü anlamamış demektir. Türk dünyasının birliği ve özgürlüğünü düşünen herkes, elini taşın altına sokmalı ve büyük oyunun kuklası değil, aktörü olmak için proje üretmelidir. Çünkü yukarıdaki senaryo bize rağmen hayata geçiyor. Doğu
Türkistanlı kardeşlerimize ve Türk Dünyasına sırtımızı dönme hakkımız yok. Binlerce yıl önce ayrıldığımız ve hala kimliklerini koruyan kardeşlerimize karşı sorumluluğumuz var.
Makalenin devamı ve geniş versiyonu için tıklayınız;

Toplam 4530 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.