Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Dördüncü Krallık ve Kaşıkçı...

Kaşıkçı olayının perde arkası aralandıkça son birkaç yıla damgasını vuran önemli gelişmelerin birbiri ile bağlantıları ortaya çıkmaya başladı. Suudi yönetimi ile ilgili gelişmelerin ana nedeni, Krallıkta yeni bir dönem açmak daha açıkçası Salman ailesinin krallığının diğer aile üyelerini bertaraf ederek sadece kral ve oğlunun başta olduğu yeni bir krallık inşa etmektir. Bu yeni krallığa “Dördüncü Krallık” da deniliyor. Suudi Abdülaziz’in, 1780’de Vahabizmin fikir babası Abdülvahab ile kurduğu ilk eşkıya devletine ‘birinci krallık’ demekteler. Osmanlı, çölün ortasında deve üstünde yaşayan Bedevi kabilelerinden oluşan bu güruhu ve 1840’da kurulan ikincisini yok etmişti.

Osmanlıya Birinci Dünya Savaşı’nda ihanet neticesi 1932’de resmen kurulan bugünkü krallık ise ‘üçüncü krallık’ olarak adlandırıyor. Suud ailesi ile vahşetin ve El Kaide’nin babası Vahabizmin ittifakı bugüne kadar hep devam etti. Veliaht Prens Muhammed Bin Selman (MBS), dördüncü krallık için uzun zamandır reform hikâyeleri düzüyor ve Batı'da imaj çalışması yapıyordu. Devlet geleneği olmayan Suudilerde ne Arap ne İslam ne de Batı kültüründen söz edilebilir. MBS, Suudi Krallık dâhilinde sayıları 200 yılda sayıları 100 bini bulan prensi eritmek için amca çocuklarının hemen hepsini öldürmek ya da hapise atmak yolunu seçti. Böylece sadece Selman kolundan yeni bir krallık kurma planını uyguluyor. Şimdi kraliyet ailesinin durumuna bir bakalım.

Veliaht Selman ne yapmaya çalışıyordu? 
Bugünkü Kral Selman Bin Abdülaziz 90 yaşında ve ilerlemiş alzheimer hastası. Günde 16-18 saat uyuyor, konuşamıyor ve ancak bir iki el hareketi yapabiliyor. Oğlu Veliaht MBS, 33 yaşında ve doğru dürüst bir eğitimi yok. Para ve iktidar hırsı çok fazla olan birisi ve Almanya’da iki yıl delilik tedavisi almış. Filipinli dadı (köle anne) ruhu ile büyüyen MBS, her şeyi para ile elde edebileceğini düşünüyor. Yanında kendisi gibi eğitimsiz çok güvendiği iki adamının etkisi ve yönlendirmesi ile hareket ediyor. MBS, son bir yıldır krallığın diğer tüm aile kollarındaki hemen herkesi öldürttü. Suudi yönetimi bugüne kadar İngiltere, Fransa veya İsviçre’de bu cinayetleri işlerken nasıl olsa yönetimi para ile satın alırız diye düşündü. Sağ kalanların bir kısmı Almanya’ya kaçtı. Bunun sebebi, Avrupa’da Suudi parasında ihtiyacı olmayan tek ülke olan Almanya’nın para ile satın alınamamış olması. MBS ve yanındakilerin siyasi geçmişleri ve tecrübeleri olmadığından diplomasi ve devlet yönetimi geleneğinden haberleri yok. Tehdit gördüklerine saldırma ve yok etme güdüsü ile hareket ediyorlar. Örneğin iki gün önce Gabon Devlet Başkanı, Arabistan’da kayboldu ve hala ne olduğu bilinmiyor.

Kaşıkçı olayının nedeni, Suudi Arabistan’da ki muhalefetin sesini susturmak değil çünkü zaten siyasi görüş olarak ülkede bir muhalefet yoktu. Peki, eğer muhalefet yoksa neden MBS, kraliyetin diğer üyelerini yok etmek istedi. Aslında ülkedeki tüm prensler kraliyeti sistem içinde kendilerinin de faydalandığı destekliyor. Üstelik cezasını bildikleri için asla kralı veya yönetimi eleştirmeye çalışmıyorlardı. Suudi Arabistan’da kralı eleştirmek suçtur ve doğrudan ölüm cezasını gerektirir. Eğer veliahtı eleştirirseniz hapis cezası ile kurtulabilirseniz. Suudi bayrağındaki kılıç, işte bu ölüm cezasının sembolüdür. Osmanlı askerlerini katleden bu zihniyete göre, kendileri gibi düşünmeyen herkes kâfirdir. Peki, neden MBS, prensleri ve diğerlerini öldürtmeye devam ediyor?

Öncelikle yüz yıllar içinde Suudi ailesi öyle genişlemişti ki ülkede ki prens sayısı 100 bine yaklaşmıştı. Her kralın onlarca eşi vardı ve bunlar da iki gruba ayrılıyordu. Suud bir anneden olanlar her türlü hakka sahipti ama İngiliz, Türk vb. başka milletlerden kadınlardan doğan çocukların hakları sınırlı idi, miras bile alamazlardı. 100 bin prensin 70 bini Arap olmayanlardan oluşuyor ve aileler arasında büyük bir kriz yaşanıyor. Bu aile krizi yanında bir de Selman’ın kendi mücadelesi başladı. Siyasi olmasa da ailenin %80’i kokudan Selman’ı istemiyor. Kendi askerinden ve vatandaşından korkan Selman’ı Amerikalı Blackwater koruyor. 

Katar, Kuveyt ve Lübnan (Hariri) gelişmeleri...
ABD (Trump) yönetimi, iktidara gelince ilk iş Selman ailesinin Suudi Arabistan’ın başında kalmasına destek vermesi karşılığı açıktan 500 milyar dolar ister. Para sözünü veren MBS’den daha da fazlası istenir. ABD’ye ziyarete giden MBS, eski ABD başkanlarını (Bush, Clinton vd.) ziyaret ederek onların vakıflarının her birine 2-3 milyar dolar bağışta bulunur. Sıra 500 milyar doların verilmesindedir. Her şey 5 Mayıs 2017’deki “Körfez-ABD-İslam Ülkeleri İşbirliği Zirvesi”nde başlar. Türkiye, daha önce böyle bir zirve olmadığı ve anlam veremediği gerekçesi ile katılmaz. Selman, zirvede diğer İslam ülkelerine “ABD batıyor, eğer kurtarmazsak biz de batarız” der. Böylece, Selman yönetimi istenen paranın 350 milyar dolarını temin eder ama kalan 150 milyar dolarını Katar ve Kuveyt’ten ister. Suudi Arabistan, Katar’dan para ve İran ile doğal gaz anlaşmasının iptalini ister ama kabul etmeyince ambargo başlar ve işgal tehdidi başlar. Türkiye, Katar ile dayanışmasını göstermek için bir birlik gönderir. Ardından MBS, Kuveyt’i tehdit eder. Suudiler, Kuveyt yönetimine “Biz sizi Saddam’dan kurtardık, ABD bizden bu parayı zorla istiyor ve biz ikinci Saddam olabiliriz” yani ülkenizi işgal edebiliriz demektedir. Kuveyt’ten istenen 50 milyar dolar ve tarafsız bölgedeki doğal gaz rezervlerinin gelirlerinin verilmesidir. Kuveyt, Türkiye ve İngiltere’den yardım istedi. Bunun üzerine iki ay önce Kuveyt, tıpkı Katar gibi Türkiye’den ordu istedi ve önümüzdeki günlerde bir birliğin gitmesi bekleniyor.

Hariri’nin başına gelenler de benzer. Lübnan Başbakanı Hariri’nin annesi Suud ailesindendi, babasını Suudlar büyütmüşlerdi. Eski krala bağlı idi ve Selman iktidara gelmesin diye ekipler oluşturmuştu. Hariri, davet edildiği Suudi Arabistan’da uçaktan iner inmez MSB’nin korumalarının doğrudan saldırısına uğradı. İyice dövüldükten sonra Selman’ın önüne atıldı. MBS, Hariri’den bütün parası istemişti ve niyeti yerine başka biri geçirmekti. Hariri ortadan kaybolunca MBS yönetimi, önce Arabistan’a geldiğini inkâr etti. Daha sonra Fransa’daki Macron yönetimi iş bağlantıları olan Fransız vatandaşı Hariri’ye sahip çıkınca, ‘bizde’ diye itiraf ettiler. Lübnan başbakanı geldikten ancak 20 gün sonra ortaya çıktı. Selman yönetimi ‘burada olduğunu bilmiyorduk, misafir’ yalanına başvurdu. Hariri ise korkudan hala ağzını açamıyor.

Kaşıkçı sonrası Ortadoğu ve dünyayı bekleyenler..
Kaşıkçı olayının arkasındaki Suudi Arabistan dışında ABD, Mısır, İsrail, Lübnan gibi ülkeler adlarının ifşa olmaması için Türkiye’ye tavizler vermeye hazırlar. S. Arabistan adına gelen Mekke Valisi, 50 milyar dolar teklif etti. Mısır, İhvan’ı 5 yıl siyasete girmemek üzere serbest bırakmaya hazır. Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den Yunanistan ile birlikte dışlamaya çalışan İsrail ve Mısır, ‘Türkiye’de masada olmalıdır’ demeye başladılar. 

Trump’ın damadı Kushner’in onay verdiği 36 kişilik liste hala yürürlükte. Komplodaki rolünü hala saklayan Trump ve İsrail, MBS’yi kurtarmaya çalışıyorlar ama MBS yerine kim gelirse gelsin gene ABD’nin adamı olacağı kesin yani sıradakilerin hepsi kendi adamları. 

ABD için Ortadoğu’da sözünü dinleyecek güçlü bir lider yoktu ve bunun için Selman seçilmişti. Şu an ABD’nin Yemen, Suriye, Irak ve Suudi Arabistan’ı bölerek yeniden dizayn çalışması durdu. Durumu örtbas için tekrar İran senaryosu gündeme geldi.

Türkiye, Kaşıkçı olayı ile birlikte hiç ummadığı bir zamanda birçok devletin ipini yakaladı. Türkiye için her şeyden önemlisi ABD’den YPG/PKK konusunda alınacak tavizlerdir. Pazarlıklar Fırat’ın Batısı (Münbiç) ve Rojova’nın Türkiye’ye bırakılması yönünde yürüyor. El Cezire’de Esat’a bağlı bir Kürt yönetim bölgesi kurulabileceği masada tartışılıyor.

Makalenin geniş versiyonu için tıklayınız

Toplam 1438 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.