Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Ekonomik espiyonaj..

Ekonomik espiyonaj, başka ülkelerin ticari sırlarını çalmak için insan, elektronik veya diğer istihbarat toplama yöntemleri ile yapılan devlet destekli faaliyetlerdir. Son yıllarda ‘ticari sırlar’, daha çok bir ülkede kanunla korunan teknoloji veya süreçler şeklinde tanımlanmaktadır. Ekonomik espiyonaj, şirketlerin birbiri ile veya devletler ile rekabet etmek için yaptığı ‘şirket (iş) espiyonajı’ndan farklı bir alandır. Şirket espiyonajı, daha dar bir tehdittir ve konu mahkemede çözülebilir ama ekonomik espiyonaj çok geniş bir alanı kapsar ve yargı yolu ile çözülmesi çok zordur. Ekonomik espiyonajın arkasında devlet istihbaratı, devlet destekli sanayileşme gayretleri, devlet destekli şirketler vardır. Öte yandan, ekonomik espiyonaj, devlet kontrolündeki gizli bilgilere nüfuz etmeye çalışan stratejik veya askeri espiyonajdan da ayrılır. Ancak, stratejik alanda çalınan gizli bilgilerin askeri teknoloji veya siyasi stratejilerle ilgili olarak ticari faydaları olabilir.

Geçmişte Çin’in ipek üretimi, İngilizlerin tekstil fabrikaları, Amerikalıların fabrika üretim süreçleri ekonomik espiyonajın hedefi olmuştu. Fransızlar, Çin’in porselen üretim sırlarının, Ruslar Ford traktör fabrikasını taklit etmenin peşine düşmüştü. Ekonomik espiyonajın geçmişin tarihin eski dönemlerine kadar geri götürebiliriz. Ekonomik espiyonaj tarihini üç ayrı dalga halinde özetleyebiliriz;

İlk espiyonaj dalgası M. Ö.6.Yüzyıl ile M.S. 17-18. Yüzyıla kadar olan dönemde Çin ve Avrupa arasında ipek, porselen ve çayın transferi ve üretim yöntemleri ile ilgili idi.

İkinci dalgada, ABD; bağımsızlığını kazanmasını müteakip kendi iç sanayi kapasitesini artırmak için İngiliz teknolojisini hedefledi.

İçinde bulunduğumuz üçüncü dalga ise Çin’in ana saldırgan ülke olarak ekonomik espiyonaj yolu ile küresel teknoloji lideri olma gayreti ile öne çıkan bir dönemi temsil ediyor.

Ekonomik espiyonaj tehdidi, bir ülkenin ekonomik fayda için ticaret sırlarınızı çalmaya yönelik ilgi, niyet ve kabiliyetleri ile ilgili değerlendirmeyi kapsar. Bir ülke bir teknoloji ile ilgileniyorsa, bunu çalmaya niyet edebilir ve buna yasal olmayan şekilde nüfuz etmek için kabiliyetler (istihbarat kaynakları) kullanabilir. Devlet destekli ekonomik espiyonajda, kabiliyet bir parça teknoloji çalmak için teknik yetenekten öte, bu sırları kullanacak yeterli finans, iş ve sanayi üssü gerektirir. Ekonomik espiyonaj, her zaman ülke içi sanayiyi güçlendirmek için yapılmaz, bazen de hedeflenen sanayileri yok etmek için de yapılabilir. Dünya halen yeni bir ekonomik espiyonaj dalgası yaşıyor ve insanlık tarihinde görülmemiş şekilde bir teknoloji transferi bu espiyonaj gayretlerinin merkezinde yer alıyor. Bu makalede, hem ekonomik espiyonaj faaliyetlerini geçmişten bugüne gözden geçireceğiz, hem de son bölümde Türkiye ile ilgili ekonomik güvenlik alanında konulara değineceğiz.

Ekonomik Espiyonaj ve Türkler..

Türklere yönelik ekonomik espiyonaj faaliyetlerini, yakın zamana kadar teknoloji üreten bir ülke olmadığımızdan klasik anlamı ile almamız mümkün değildir. Osmanlı İmparatorluğu’nun klasik Kapitalizme ve Sanayi Devrimi’ne intibak edememiş olması, yabancı güçleri siyasi, sosyal ve ekonomik olarak çok hassas durumda olan imparatorluğu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye itmiştir. Bu kapsamda, kapitülasyonlarla ekonominin iyice zayıflatılması, ekonomi gücü elinde tutan azınlıkların desteklenmesi, Osmanlı’nın daha çok borçlandırılması ve borçların tahsili için ekonominin ve siyasi gelişmelerin manipüle edilmesi öne çıkmaktadır.

16. yüzyıl sonu itibarıyla Hollanda-İngiltere eksenli kapitalizm dünyayı sararken Osmanlının tepkisi içe çekilmek olmuştu. Osmanlı ekonomisi, 1585’lerden itibaren başlayan ‘fiyat devrimi’ ve Akdeniz’in ekonomik bir merkez olarak önemini kaybetmesi gibi iki ciddi şokla sendeleyip çözülmeye başladı. Osmanlı’da fütuhat olgusu bitip, toprak kayıpları başlarken, Osmanlı insanı maddeden bilgi üretecek bir bilimsel anlayışa uzaktı. Osmanlı toplumunda fabrikalar ile kapitalist üretime geçiş söz konusu olmamış ve uzunca bir süre ticari birikim devam etmiştir. Coğrafya koşulları nedeni ile kaçak veya kanun dışı ticareti kontrol etmek mümkün değildi.

Osmanlı sermaye burjuvazisi, Türk olmayan ve Türk kökenli olmak üzere iki gruptan oluşmaktaydı. Yabancı kökenli Rum, Ermeni, Musevi ve Levanten (çeşitli zamanlarda Türkiye’ye yerleşmiş Avrupalılar) sermayedarların İngiliz-Fransız kapitalistleri ile eskiden beri ticari ve ekonomik bağları vardı ve bu ülkelerin Yakındoğu ülkelerindeki sömürgeci egemenliklerinin pekişmesini istiyorlardı. Türk kökenli sermayedarlar ise büyük çoğunlukla Alman-Avusturya sermayesiyle bağlantılıydılar ve sömürgeci savaş alanına daha geç çıkan Alman emperyalistlerinin desteklediği kişilerdi. Osmanlı Rumelisi’ndeki tarımsal yapı ve üretim büyük ölçüde Avusturya-Macaristan ile bütünleşmişken, Suriye-Lübnan ve Basra ise Fransa ve İngiltere ekonomisiyle bütünleşmişti.

Atatürk döneminde milli ve bağımsız ekonominin oluşturulması için sağlanan önemli gelişmelere rağmen, II. Dünya Savaşı sonrası Türk ekonomisi tekrar borç ekonomisine ve dışa bağımlı ekonomiye döndü. Batılılar tarafından Türk ekonomisine ilk küresel format 1946’da atıldı ve %110’luk ilk devalüasyon ile birlikte liberalizme dönüş başladı. İlk devalüasyon, bütçe ve ticaret açıkları bu dönemde başladı. Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk dış borcu 1947 yılında İnönü döneminde 200 milyon dolar ile başladı.

ABD’nin 1950’lerden beri ülkemizde yaptığı tüm düzenlemeler ve aldığı gizli ve açık tüm önlemler iç siyasal gelişmeler üzerinde “sosyal kontrol”ün sağlanmasına yöneliktir. Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve toplumsal anlamda yaşamakta olduğu bu köklü dönüşüm temelde ABD ile bağımlılık ilişkilerinin derinleştirilmesine, onun büyük projelerinin bir parçası olmayı garanti etmeye yöneliktir. Dış güçlerin Türkiye’deki uzantıları konusunda ve nüfuz etme yöntemlerine “Türkiye’deki Amerika” ve “Küresel Sermaye ve Türkiye” başlıklı kitaplarıma bakabilirsiniz.

Son 20 yılda Wikileaks ve Edward Snowden’in sızdırdığı bilgilerden NSA ve GCHQ’nin Türkiye’ye yönelik dinleme faaliyetlerinde bulunduğunu, Alman istihbaratı BND’nin Türkiye’ye yoğunlaştığını biliyoruz. Rusya’nın da bazı teknoloji hırsızlığı gayretleri başarılı oldu. Son yıllarda Türkiye’de savunma alanında ortaya çıkan teknolojik ürünlerin öne çıkması ile bu alanda da espiyonaj gayretleri görüldü. Bu kapsamda, medyaya yansıyan aşağıdaki örnekler verilebilir;

- 2010 yılında 'yüklü miktarda tavuk ithalatı' sözü veren, bunun için önce tesisleri inceleme şartı koşan Ruslar, sektörün sırlarını öğrendikten sonra kendileri üretime girişti. Rus yetkililere, Ar-Ge tesisleri gezdirilmiş, üretim teknolojisi hakkında bilgi verilmiş.

- 2016 yılında, MKE Kırıkkale Silah Fabrikası Müdürü, 18 Milyon dolarlık Milli Piyade Tüfeği projesini bir firma sahibine 1 Milyon Lira karşılığında satmak isterken suçüstü yakalandı. Satın almaya çalışan kişinin Türk uyruklu ve aynı zamanda ABD vatandaşı olduğu öğrenildi.

- Ocak 2021’de Savunma Sanayi Başkanlığı’ndaki casusluk ve rüşvet şebekesine yapılan operasyonda milli projeleri sızdırdığı iddia edilen 6 kişi gözaltına alındı.

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;

https://www.academia.edu/48939474/Ekonomik_espiyonaj_

Toplam 4709 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.