Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Gizli Bilimler ve Görünmeyen Dünya...

Bir süredir Simya ile ilgili bir makale yazmak aklımda vardı. ABD'de bir grup 'cadı'nın Yüksek Mahkeme Yargıcı Kavanaugh'ya büyü yaptığı haberlerinden sonra makalenin konusunu genişletmenin iyi olacağını düşündüm. Trump, başkan seçildiğinde de Amerikalı 'cadılar' ona karşı harekete geçmiş, toplu 'bağlama büyüsü' yapmışlardı.

Gizli (okült) bilimler kapsamındaki simya, astroloji, büyücülük gibi ilimler kökleri Âdem’in yedinci nesil torunu Hermes’e dayanan, İslam dünyasında da kendine yer bulmuş, üzerinde pek çalışılmamış, daha çok hurafe gözü ile bakılan bir alan olmaya devam ediyor. Bugün Google’a “Dünyanın gelmiş geçmiş en etkili insanı kim?” diye sorduğunuzda vereceği cevap “Isaac Newton” olacaktır. Bizlere bilimsel devrimin kahramanı olarak anlatılan Newton, büyük sihirbazların sonuncusu, yaşamında duygusal yönden yaralanmış bir insan olarak öldü. Bugün İstanbul’da Caddebostan olarak bildiğimiz semtin adı Osmanlı’da Cadıbostan idi. Bu makalede, gizli bilimlerin Simya’dan astroloji, maji, cadılık ve (onun erkek olanı) büyücülüğe yolculuğunu anlatacağız.

Gizli bilimler..

Bugün Hermetik felsefe denilince ezoterik, okült (gizli), mistik, gnostik, teofizik ve teofanik bilimler yahu da bir dini sistemin söz konusu bu yönleri anlaşılır. Hermes’in elindeki ‘iki yılanlı asa’ sembolü beşeri simyayı simgeler, yani en üst şuur hallerine geçiş için hazırlayıcı bir pratikler toplamını, bir aracı âlemi temsil eder. Eski kimyacıların metotlarıyla Hermetik öğretilerin yakın benzerliklerinden ötürü daha sonraki çağlarda ‘eski kimya (alşimi)’, ‘Hermetik sanat’ olarak anılmaya başlanmıştır. Gerçekte gizli ilimler (occult) değil, gizlenmiş (occulted) ilimlerdir. Bu ilimler de diğer ezoterik mahiyetli ilimler gibi kötüye kullanılıp halka zarar vermesin diye gizlenirdi. Görünen ve görünmeyen dünyanın tüm kısımlarını birbirine sıkıca bağlayan ‘ilişkiler'in varlığı temel inceleme konusudur. Görünür dünyanın ikiz kopyası olan ve varlığının başlıca temelini teşkil eden ‘görünmez dünya’nın varlığı dahilinde, evrende mevcut görünmez varlıklar, doğadaki ve insandaki okült güçler ve astral âlem ile ilgili ezoterik bilgiler ele alınmaktadı

Simya

Antik çağlardan bu yana uzanan, insanlığın kimya öncesi uğraşısı oldu. Tarih boyunca simya, mistik ve pratik simya olarak iki yönde gelişmiştir. Pratik simya, kimya biliminin doğuşunda büyük rol oynarken, mistik simya, ezoterik felsefenin bir başka çehresi olarak günümüze kadar gelmektedir. Simyanın öteki adı hermetik kimyadır. Prensipte, bir yol olarak değerlendirilebilecek olan simya, aslında saf olmayan ruhun, saf ruha dönüştürülmesi sürecidir. Simya felsefesinde Tanrı’nın birliği ve ruhun ölümsüzlüğü yer almaktadır. Simyanın amacı, ‘evrensel sihirli unsuru’; evrensel ilacı, gençlik çeşmesini, yaşam iksirini, ‘ölümsüzlük anahtarı’nı elde etmektir. Simyacıların gizemi bilgeler ve anlayanlar için sadece bir ilaçtır. Keşfetmesini ve anlamasını bilir, bu anlaşılması gereken bir doğa sırrıdır ve ahmaklar için her zaman gizlidir yani bir sır olarak kalacakt

Astroloji

Hermes’in öğretisine göre insan iki ruh taşımaktadır. İlki aklın ortağıdır, diğer ruh yıldızlarla bağlantılıdır, onların yörüngesel hareketlerinin etkisi altındadır ve bu nedenle bedenini de ilgilendirir. Bu ruh, gezegenlerden gelip, insan vücuduna yerleşmiştir. Astrolojinin temel varsayımı olan, gezegenlerin devinimiyle insan eylemleri arasında doğrudan ve öngörülebilir bir bağ olduğu inancı İskender’in fetihlerinden hemen ardından, esas olarak Stoacıların gerçekleştirdiği, Grek, Mısır ve Babil fikirlerinin kaynaşmasının bir ürünüdür.

Büyücülük

Evrenin birbiriyle sempati-antipati ilişkileri içindeki sayısız farklı güçlerle dolu olduğu varsayımına dayanmaktadır.

Maji

İnsanın tabiat üstüne yaklaşabileceği bir diğer Hermetik uygulamadır. Dindar ve ibadet eden insan, -bilerek ya da bilmeyerek- bu amelleriyle birtakım insanüstü varlıkları etkiler; bazılarını cezbederken bazılarını da iter. Her çeşit insanın çektiği ve ittiği ruhaniler vardır. İnsanların çoğu bu gereklerden habersiz yaşarlar.

Ars Magna (büyük sanat) ile insan Tanrı ile birleşebilmekte, kendini maddeye bağlayan bağlardan kurtulabilmektedir. Kendi içindeki Tanrısal tözü bulmak isteyen kişi, tıpkı maddenin saflaştırılması gibi, kendi içine dönerek kendini saflaştırmalı ve gizli olan, içindeki felsefe taşına ulaşmalıdır. Tasavvufta, saliklerin seyri sülukta ilerlemeleri gibi inisiye simyacılarda kendi yollarında bir çeşit keşif eridir. Tasavvuftaki vuslata erme gayretini simyada felsefe taşı vasıtasıyla Ars Manga’ya ulaşabilme olarak görmekteyiz.

Cadılık ve büyücülük

Büyü ve büyücülük gibi kavramlar, en az insanlık tarihi kadar eskidir. Ortadoğu çıkışlı üç büyük din her türlü büyücülüğü yasaklayınca, neolitik büyücül doğa dinlerinin açık ve gizli izleyicileri cadı konumuna düştüler. 15. yüzyıldan başlayarak yaklaşık iki asırdan fazla bir süre boyunca büyücülük adeta kadınlara özgü bir suç haline getirildi ve cadı kavramı ortaya çıktı. Sadece Almanya’da 1450 ile 1550 yılları arasında 100 bin cadının öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Büyücülük tarihi boyunca sürekli gündemde kalan şey kadın özellikle yaşlı kadın düşmanlığı olmuştur. 18. yüzyılda cadılar artık tehdit olarak görülmüyor, köylüler arasında ortaya çıkmış bir batıl inanç olarak değerlendiriliyordu. Bugün dünyanın az gelişmiş bölgelerinde cadı avı devam ederken; ABD, İngiltere ve Polonya gibi ülkelerde büyücülük okulları hizmet vermekte, Trump örneğinde görüldüğü gibi büyücüler faaliyetlerini bir folklor gösterisi gibi açıkta icra etmektedirler.

Günümüz cadıları daha çok maji konusuna eğilimlidir. Üst mevkilerde yer alan çoğu cadı dalga beden varlıklarla iletişim kurma, onları etki altına alma ve iksir hazırlama konusunda uzmandır. Muska yazmak ise, doğu okültizminde vardır. Osmanlıdan günümüze kadar halk arasında cadılık her ne kadar hoş görülmemiş olsa da cadılık Avrupa’da ki kadar gün yüzüne çıkmamıştır. Tarihi kaynaklarımızda bu konuya dair ilk bilgiler abartılı anlatımıyla Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde geçmektedir. Anadolu coğrafyasında cadılar, kötü büyü yapanlar olarak bilinmektedir. Anneden kızına geçer. Büyü ve sihir pratikleri, dua ve ibadetin, sofistike inanç sistemlerinin yetmediği yerlerde gündelik sorunları (kısırlık, hastalık, aşk, kıskançlık, zengin olma vb.) büyüye/sihire baş vurarak çözme yatkınlığı, popüler kültürde bilinen bir eğilimdir ve Hermetik simgelerin özümlenmesine elverişli bir zemin oluşturmuştur. Osmanlı'da Nuruosmaniye Camisi'nden Çemberlitaş'a uzanan yolda büyücülükle uğraşan insanların açtığı çok sayıda dükkân bulunmaktaydı.

Sonuç..

Gizli (okült) bilimler zaman içinde ön yargılara ve bu disiplinleri ticari amaçla şarlatanlık haline getirenlere yenildi ama modern bilimin doğmasına en büyük katkıyı verdi. Günümüze cadı/büyücünün pek çok çeşitleri ulaşmış ama bunların çoğu halka umut satan ticari 21. yüzyılda hala muskalara, fallara, yükselen burcun etkilerine inanan insanlar simyayı görmezden geliyorlar ve onlarla oyalanıyorlar. Hâlbuki pozitif düşünce ve bilimin giderek daha da ağırlık kazandığı bir dünyada okült ya da gizli bilimler, görünmez dünyaya hala bizden saklı başka bir gerçekliğe erişim sunabilir. Bugün hala bildiklerimiz bilmediklerimiz yanında engin bir okyanustaki küçük adacıklar gibidir. Modern bilimler aslında gerçek bilimin kırıntılarıdır. Kendilerini bütünlemek ihtiyacı duyduklarında, bunun esaslarını okült ve ezoterik bilimlerde aramak zorunda kalacaklardır. Newton’un kaldığı yerden yeniden başlamaya var mısınız?

Makalenin geniş hali aşağıdaki linktedir;

Toplam 3821 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.