Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Irak ve Suriye’deki Türkmen kardeşlerimizi unutmayalım...

Hafta içinde yaptığımız Irak ve Suriye Türkmenleri Kongresi ile iki ülkedeki Türkmen kardeşlerimizin liderlerini, sahadan bilgi alan çeşitli akademisyen ve gazeteci arkadaşlarımızı ağırladık. Neler olup bittiği ile ilgili bilgilerimizi tazeledik, görüş alışverişinde bulunduk. Türkiye’de Türkmen kimliği ve yaşadığı sorunlar ile ilgili önemli bir bilgi açığı var. Irak ve Suriye’de yaşayan Türkmenler, 1923 yılına kadar aynı ülkenin (Osmanlı) vatandaşı olduğumuz, bizim gibi Oğuz kökenli Türk kardeşlerimiz. Kader pek çok coğrafyada olduğu gibi bizleri fiziken ayrı düşürse de gönül bağlarımız ve ortak umutlarımız devam ediyor. Türkmen kardeşlerimiz için yaşadıkları ülkelerde durum uzun zamandır iyiye gitmiyor, hatta varlıklarının hiç olmadığı kadar tehlikede olduğunu söyleyelim. Bunları size aşağıda rakamlarla anlatacağım. 1990 yılından beri Türkmen kardeşlerimizle ve bölgedeki istenmeyen oluşumlar ile ilgili önümüze pek çok fırsat çıkmasına rağmen bunları değerlendirmedik.

Federal Irak’ta Türkmenlerin adı yok...

Günümüzde 3.5 milyon nüfusu ile Türkmenler Irak’taki üç önemli etnik unsurdan biridir. Irak’ın her bölgesine yayılmış olan Türkmenler en çok Irak’ın kuzeyinde Kerkük, Erbil, Selahaddin, Musul ve Telafer’de yoğun olarak yaşamaktadır. 2003 yılı sonrası yaşanan olaylar nedeni ile Harita 2’de görülen Türkmen bölgesi kaybolmuş, geride bölük pörçük Türkmen toplulukları kalmıştır. Irak’ın kuzeyinde Kürtlerin devlet kurma istekleri Türkmenlere olan saldırıları arttırmış ve birçok katliam gerçekleşmiştir: Tuzhurmatu (2003), Telafer I (2004), Telafer II (2005), Musul (2005), Yengice (2006), Karatepe (2006), Kerkük Terör (2006) katliamları bunlara örnektir ve maalesef bu katliamlar hâlâ daha devam etmektedir.

Amerikan askerlerinin 2005 yılında yaptığı Irak Anayasası ile Parlamentodaki 329 sandalye ve önemli konumlar (başkanlık, başbakanlık ve hükümet sözcülüğü) mezhepsel olarak dağıtılmış durumdadır. Kürtlere başkanlık, Şiilere başbakanlık ve Sünnilere hükümet sözcülüğü verilmiştir. Irak’ın kuzeyinde kurulan Kürt yönetim bölgesinin kendi parlamentosu ve başbakanı var. Kürtler kadar nüfusu olan Irak Türkmenlerin ise ne diğer azınlıklar gibi parlamentoda sandalye hakları var ne de Irak yönetiminde bir konuma sahipler. Türkmenler son seçimlerde Kerkük’te Irak Türkmen Cephesi’nden 2, Şii gruplar içinden 7 milletvekili çıkardılar. Ancak, 100 bin nüfuslu Hıristiyanlar bakanlık (Adalet) alırken, Türkmenlere bir bakanlık bile verilmedi. Irak nüfusu, 2018 yılında 39 milyon kişidir. Türkçe konuşan (Türkmen) sayısı resmi olarak 1.5-1.8 milyon kişidir. Bunlara resmi olmayan 750 bin -1 milyon kişi ilave edilmelidir. Irak’ta Türkmenler yok sayılmaya çalışılmaktadır.

Suriye’deki Türkmenler de buharlaştılar...

2011 yılına göre Suriye’deki Türkmen nüfusu (3.5 milyon) %90 azaldı veya kayboldu. Suriye’deki Türkmen sayısı 3.5 milyon (%15.2) civarındadır. Bu Türkmenleri üç gruba ayırabiliriz (Harita 3);

(1) Türklük bilinci olup, Türkçe konuşanlar (1.5 milyon),

(2) Türklük bilinci olup, Türkçe bilmeyenler (1 milyon),

(3) Türklük bilincini kaybetmiş ve Türkçe bilmeyenler (1 milyon).

Suriye’deki iç savaşta on üç milyon insan diğer ülkelere göç etti ya da ülke içinde yer değiştirdi. Dört milyon Suriyeli Türkiye’ye geldi. Kuşatılmış bölgelerde varlığını sürdürmeye çalışanlara ilaç gitmiyor, bu da BM’nin acizliğinin göstergesidir. Savaş öncesi Türkmenler tüm Irak’ta önemli nüfus bölgeleri oluşturmuşken, bugün sadece Halep’in kuzeyinde ve Fırat Kalkanı bölgesinde az bir Türkmen varlığı kaldı. Bugün Suriye’deki Türkmen mevcudu yaklaşık 350 bin kişi civarındadır. Sadece 10 bin Türkmen Avrupa’ya gitti. Toplama bir milyon nüfusa sahip YPG/PKK bölgesinde devlet kurulmaya çalışılırken, Suriye’deki Türkmenler sahipsiz ve ne istediğini bilmiyorlar.

Savaş nedeni ile Fırat’ın doğusunda boşalan yerlerde suni bir Kürt haritası oluşturuldu. Kobani kelimesi, Birinci Dünya Savaşı öncesi bölgede faaliyet gösteren Alman demiryolu şirketi için verilen isimdir. Şirket anlamındaki ‘company’ kelimesinden gelmektedir. Bölgedeki tüm Kürtçe isimler uydurmadır. Bu bölge için kullanılan Arap Pınarı (Ayn el Arab) ismi aslında iki kardeş Türkmen adını taşıyordu; burada su kaynaklarının bolluğundan dolayı Ali Pınarı ve Mürşit Pınarı isimleri vardı. Onca zorla göç ettirmelerin ve demografi değiştirme çalışmalarından sonra bölgede hala 8 Türkmen köyü bulunmaktadır.

Büyük oyun ve alınacak dersler...

Büyük Oyun açısından baktığımızda Ortadoğu’da Suriye ve Irak üzerinden pek çok büyük devletin karşılıklı birbirini by-pass (izole) etme stratejisi uyguladığını görüyoruz. ABD, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde Kürtler üzerinden Türkiye’yi Ortadoğu’dan izole etmek ve Doğu Akdeniz’e gelecek enerji hatlarını kontrol altına almak istiyor. Rusya, Avrasyacılık stratejisi içinde Afganistan’dan sonra Doğu Akdeniz’de de ABD’nin önünü kesmek ve buralardan çıkarmayı planlıyor. Rusya’nın enerji kartı Suriye ve Ukrayna’da kendi çıkarlarına odaklanmış durumda ve ittifakları her an değişebilir. Çin ise ‘Tek Yol Tel Kuşak’ ile sadece Rusya’yı güneyden kuşatmayı değil, Doğu Akdeniz’e kadar uzanmayı hedefliyor.

Ortadoğu’da ise Suudi Arabistan, petrol ihraç etmek için tankerleri ile Basra ve Hürmüz Boğazlarını dolanmak zorunda ve bu yüzden en büyük tehdit olarak İran’ı görüyorlar. Bu kavga son yıllarda Yemen üzerinde (Kızıldeniz’de) Bab-El Mandab’ın kontrolü için savaşa dönüştü. Suudiler için İran’a karşı Suriye alternatif bir çıkış güzergâhı olarak görüldü. Bütün bu stratejilerin kesişme noktasında bölgenin en güçlü devleti olan Türkiye’nin Ortadoğu’dan izole edilmesi planları var. Afrin üzerinden Hatay’ın işgali planı bunun bir parçası idi.

Suriye’deki oyun; demokrasi, insan hakları, diktatörü kovma gibi algı yönetimi üzerinden, büyük güçlerin kendi aralarındaki çıkar kavgaları için bölge ülkeleri ve vekil güçleri kullanmaları ile şekillendi. Bunların hepsinin arkasında ise üst akıl yani küresel sermayenin çıkar savaşı ve kurdukları düzenekler var. Suriye, Ruslar için ikinci bir Afganistan olabilirdi ama hiçbir tarafın kazanmadığı bir barışı en çok İsrail istedi.

İsrail, Suriye’de askeri tehdit olmayacak kadar güçsüz bir Esat yönetimi istiyor. Bu yüzden, Baas ağırlıklı bir rejimi çıkarına görüyor. Rusya ile arka kanal diplomasisi kurarak İran ve Hizbullah’ı Suriye’de devre dışı bırakmak istiyor. Hizbullah’ın Golan ve etrafında varlığına son vermek için kontrol bölgesi kurdu. Suriye’de Müslüman Kardeşleri istemeyen İsrail, en başından beri IŞİD’i destekledi. IŞİD’in arabaları yakın müttefiki Neçirvan Barzani’nin ortağı olduğu Toyota’dan geldi. İsrail, Golan’daki IŞİD militanlarına aylık 5 bin $ maaş verdi, hastanelerinde tedavisini sağladı. İsrail, YPG/PKK’yı hem İran’a hem de Türkiye’ye karşı kendi deyimi ile ‘siper’ olarak görüyor.

Türkmenlerin en büyük desteği ve arkasında hissettiği güç Türkiye’dir. Ortadoğu’da Türkiye’nin istemediği bir şey olmaz, kimse Türkiye’nin gücüne karşı koyamaz. Mesele, ne istediğimizi bilmek ve fırsatları değerlendirmeye hazır olmaktır.

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için:

{{unknown}}

Toplam 3166 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.