Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Türk-Rus ilişkileri dönüm noktasında...

Çok önemli eşikler yaklaşana kadar Türkiye ile ilgili makale yazmaktan kaçınıyoruz. Ama yaşanan bilgi kirliği içinde neler olduğunu kendi dilimizle topluma anlatma sorumluluğu hissediyoruz. Bu yüzden, çok fazla detaya inmeden olanları anlatmaya çalışacağız. Hâlihazırda Türkiye, üç konuda köşeye sıkışmış durumda;

            - Ekonomik darboğaz.

            - ABD ve Rusya ile ilişkileri.

            - Suriye’de beklenen gelişmeler.

            Bunların hepsi birbiri ile iç içe ve çok yakında önemli gelişmelere ve hatta Rusya ile önemli bir gerilime yol açabilir. Hatta bu gelişmeler Mart ayı sonrasında Türkiye’nin iç ve dış politikasında yeni açılımların habercisi olabilir. Ne demek istiyoruz, anlatalım.

            Türk ekonomisi dış politika tercihlerimizi zorluyor...

Türkiye’nin şu anki güncel dış borcu 408 milyar dolar ve bu borcu çevirebilmesi yani borcu borç ile kapatabilmesi ve diğer acil ihtiyaçları için kısa vadede 50 milyar dolara ihtiyacı var. Bu parayı temin edecek dış adresler artık azaldığı için (ilgili bakan her ne kadar algı yönetimi dese de) IMF’nin kapısı çalındı. IMF’nin ise önce siyasi sonra teknik istekleri var. Siyasi istekler şu şekilde sıralanıyor;

            - Tarafını seç; hem Batı ittifakının nimetlerinden yararlanıp, hem Rusya ile hareket edemezsin.

            - Suriye odaklı başta olmak üzere Kürtlerle (YPG/PKK) barış süreci başlat,

            - Doğu Akdeniz’de Batılı enerji şirketlerinin faaliyetlerini engelleme,

            - Kıbrıs’ta çözümün yanında ol (Türkiye’nin çözümsüzlüğü istediğini iddia ediyorlar).

            Bunların yanında teknik istekler ise istikrar paketi ve yapısal dönüşüm kapsamında tedbirlerin uygulanması yani IMF’nin ekonomik acı reçetesi anlamına geliyor. Burada en dikkat çekici konu ise Batılı şirketlerin Türkiye’nin elinde kalanları da yağmalaması için doların acilen devalüe edilmesi. IMF’nin resmi beklentisi şu an doların 10.21 TL civarına çıkarılması. Ekonomistler ise bunun 8-10.5 TL arasında olmasını bekliyorlar.

            Türkiye bunlara ‘hayır’ demiyor sadece seçim sonrasına bırakılmasını istiyor ama paranın yarısını hemen istiyor. IMF ise ‘stand-by anlaşması yapılmadan para yok’ diyor. Türkiye’nin seçim öncesi böyle bir anlaşma imzalaması beklenmiyor.

            Türk-ABD ilişkileri nasıl ilerliyor?

            Türk-ABD ilişkileri çok çalkantılı ve öngörülemez şartlarda devam ediyor. Eskiden ABD ile yapılan görüşmelerde bütüncül bir yaklaşım ile paket halinde anlaşılırdı. Şimdi ise bir konuda anlaşsak bile diğer konular da sorunlar devam ediyor. Hatta belirli bir konuda bile ABD’nin ne yapmaya çalıştığını anlamak çok zor. Örneğin Suriye konusundaki gelişmelere bakalım:

            - Önce Trump, ‘Suriye’den çekileceğiz’ dedi.

            - Sonra ABD içinde Kürtler konusunda tepki alınca ‘Türkiye’yi ekonomik olarak ezeriz’ ifadesini kullandı.

            - Yakın zamanda ise ‘(Kürtleri korumak için) Suriye’de tampon bölge kuracağız’ açıklaması yaptı.

            Peki, ABD Suriye’de ne yapmak istiyor?

            - Suriye’de Kürt kartını İran’a karşı kullanmak için hala YPG/PKK’nın hamisi rolünü oynamaya devam etmek istiyor.

            - Türk-Rus ilişkilerinin ne kadar kırılgan olduğunun farkında ve yakından izleyerek, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak istiyor. Nitekim IMF’ye başvurmamız ona bu fırsatı verdi.

            YPG/PKK üzerine oyunlar...

            Rusya, Türkiye ve İran’ı Astana’da bir araya getiren ve bugüne kadar işbirliğini devam ettiren Astana Süreci’ndeki ortak mantık şu idi; Suriye konusu ülkenin toprak bütünlüğü içinde çözülecek ve üç ülke bu barışın garantörü olacaktı.

            Rusların bu ortak mantık çerçevesinde Türkiye’den beklentileri şunlar:

            - Fırat Kalkanı ve Afrin bölgelerini terk et.

            - Soçi Anlaşması’nda söz verdiğin gibi İdlib’i yabancı savaşçılardan temizle.

            - Fırat’ın doğusu seni ilgilendirmez, burası Esat’ın sorunudur.

Son isteğini desteklemek için Ruslar, Türkiye ile Suriye yönetimi arasında yapılan Adana Mutabakatı’nı gündeme getirdi. Peki, mutabakat neden önemli? Anlatalım.

- Mutabakat ile Suriye yönetimi de PKK’yı terör örgütü olarak kabul ediyor ve önlemek için elinden gelen her şeyi yapacağını vaat ediyor.

- Mutabakat’ın gizli olan maddelerinden sonuncusuna göre; eğer Türkiye, Suriye’nin aldığı tedbirlerden tatmin olmazsa Suriye sınırı boyunca karşı toprakların 5 km. derinliğinde bir bölgeye müdahale edebilir ve güvenlik kuşağı kurabilir.

 Ruslar, bu mutabakatı göstererek ‘Siz Fırat’ın doğusuna müdahale etmek yerine Kürtlerin Esat ile anlaşmasına izin verin çünkü Esat zaten YPG/PKK’yı terör örgütü olarak kabul ediyor ve bu öncelikle onun yükümlülüğü’ diyorlar.

Büyük hesaplaşma öncesi Türk-Rus ilişkileri...

            Türk-Rus ilişkileri sadece Suriye özelinde değil, çok boyutlu olarak önemli sorunlar yaşıyor. Genel çerçevede Türk-Rus ilişkileri özellikle geçen Mayıs ayından beri oldukça sıkıntılı ve karşılıklı güven sıfır seviyesinde. Suriye ile ilgili yukarıda sıraladığımız talepleri sorunların sadece bir kısmı. Ruslara göre, Ankara Suriye’de hiçbir sözünü yerine getirmedi. Ruslar, Türkiye’nin Suriye’de girdiği bölgelerden gerçekten çıkacağını sanıyordu ama öyle olmadı.

            Rusya, Türkiye’nin ABD ile ilişkileri konusunda kendisine dürüst davranmadığını düşünüyor. İlave olarak aşağıdaki üç konuda Türkiye’nin Rusya’ya ihanet ettiğini algılıyor.

            - Ekümenikliğini kabul etmediği halde İstanbul’daki Rum kilisesinin Ukrayna kilisesini kendisinden koparmasına izin vermesi (kilise birliğini bozması).

            - Kerç Boğazı sorununda Ukrayna yanında yer almamız ve bu ülkeye insansız hava aracı satmamız. (Ruslar bu konuda; ‘Savaşın bitmesine yardımcı olmayacak’ açıklaması ile yetindiler).

            - NATO’nun Karadeniz’deki Rusya aleyhine faaliyetlerine gönülden destek vermeye başlamamız.

            Peki, Ruslar, Türkiye sırtını dönerse neler yapabilir? Askeri çatışma riski düşük değil...

            Makalenin geniş versiyonu ve devamı için:

 

Toplam 1258 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.