Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Uluslararası ilişkilerin perde arkası...

Arktik bölgeden Afrika’ya, Avrupa’dan Güney Amerika’ya, Ortadoğu’dan Asya-Pasifik’e her kategoride askeri veya sivil pek çok karanlık oyun oynanıyor. Bu oyunların arkasında ticaret ve finans, enerji kaynakları ve stratejik güzergâhlarının kontrolü, teknoloji yarışı, kritik mineral ve diğer ham madde kaynakların sömürülmesi, silah veya demokrasi satmak gibi pek çok amaç sayılabilir. Uluslararası ilişkilerin ön cephesinde her gün TV ya da medyada gördüğünüz gülümseyerek el sıkışan liderler, bakanlar, devlet yetkilileri var. Onların hemen gerisinde ise dış politikanın ön cephesi olan büyükelçilik ve diğer diplomatik misyonlar, NGO’lar, STÖ.ler vb. sivil yapılanmalar bulunuyor. Perde arkası ise istihbarat örgütlerinin yani tamamen illegal işlerin oyun alanı. İstihbarat örgütleri illegal ortamda çalışır, pasaport sahte, kişi sahte, amaçlar sahte, hedefler sahte, hepsi bir oyunun parçası.

İşin içinde olanlar bile asıl hikâyeyi yani “büyük oyunu” genellikle göremez. Orada ülkelerin özel kuvvetleri, desteklediği terör örgütleri, vekil güçler, mafya vd. aktörlerin yer aldığı iç savaşlar, darbeler, katil robot testleri, virüs üreten biyolojik gizli deneyler, uyuşturucu ve kara para işleri, cinayetler, suikastlar, diğer kirli işler ve oyunlar var. Siber saldırılar, dezenformasyon, sosyal medya operasyonlarını da unutmayalım. Bu makalede, uluslararası ilişkilerin perde arkasında büyük güçlerin yani ABD, Çin ve Rusya’nın büyük planlarına ve bizi bekleyen oyunlarına değineceğiz. Önceki makalelerimizde Amerikalı ve Rus liderlerin özelliklerinden bahsetmiştik. Yakın zaman önce İngiltere’de yeni bir günlük yayınlandı. Makalemize İngiliz liderlerle başlayalım. Sonra Uzak Doğu, Orta Asya ve Ortadoğu’da bizi bekleyen büyük oyunlardan bahsedelim. Bu arada Kırgızistan ve Azerbaycan’a özel dikkat çekeceğiz. Anlatacak ne çok şey var. Gene uzun bir makale olacak.

İngiltere'yi yönetenler...

Önceki makalelerimizde İngiliz devlet yönetiminin sorunlarından bahsetmiştik. İngiltere’nin başındaki Kraliçe Elizabeth II, 1940’larda 31 diğer ülke toprağını kontrol ediyordu. Dünya kara parçalarının 6’da biri ona aitti ve bu toprakların değeri 28 trilyon dolardı. Dünya üzerindeki en zengin kişi idi. İngiliz kraliyet ailesi dünyaya hükmediyor ama bunu yalnız başına yapmıyordu. En az üç aktör ile işbirliği içinde idi; merkez bankaları, Cecil Rhodes’in mirası ve Rothschild’ler. İngiltere'nin “süper güç” konumunu kaybetmesi üzerine küresel sermaye at değiştirerek Londra’dan New York’a taşındı. Küresel sermaye, 1947’den sonra Amerikan atına bindi, onu dünyanın hemen her yerinde kendi planları için koşturmaya devam etmektedir. Onlar da 1954’de Bildelberg’i ve 1973’de Trilateral Komisyonu’nu teşkil etti. CFR, Bilderberg, Trilateral gibi birçok düşünce kuruluşu İngiliz Chatham House prensiplerini örnek alarak kurulmuştur. Chatham House, Anglo-Amerikan işbirliğinde küresel sermayenin dünyayı nasıl ele geçirebileceğinin plan ve projelerini geliştiren bir kuruluştur.

Londra’da ayrı bir devlet gibi olan “City of London”, imparatorluğun finansal makinesini işleten centilmenler kulübünden, Amerikan bankalarının hâkim olduğu kanunsuz küresel finans merkezlerine dönüştü. İngiliz offshore ağı, City yolu ile üç şey sağlar; vergiden kaçan yabancı iş ve diğer kaynakların Londra’ya gelmesini, varlıklar için depolama mekanizması ve kara paranın aklanması. City’nin küresel off-shore sisteminde en büyük rolü İngiliz örümcek ağı ile ilişkileridir.

Bununla beraber, İngiliz ulusal güvenlik sistemi Soğuk Savaş döneminden kalma, modası geçmiş daire ve yapılardan oluşmaktadır. Bunun temel nedeni tutucu İngiliz güvenlik sisteminin yenilik ve reformlara pek açık olmamasıdır. Krallığı gerçekte kimin yönettiğinin sorusu ortadadır ve anayasal yorumlara açıktır. Eski başbakanlardan Gordon Brown’ın dediği gibi, egemenlik anayasanın temeli olsa da bir masaldan öte değildir.

Her İngiliz hükümetinin gizli bir günlükçüsü vardır yani başbakanın etrafında dolaşan bir kişi gelişen olayları izler ve notlar alır. Örneğin Thatcher döneminde Savunma Bakanlığı’nda orta seviyeli bir memur olan Alan Clarck’ın günlüğü dönemin olaylarını aydınlatmıştı. 1990’ların ortasında Gyles Brandreth, John Major hükümetinin nasıl parçalandığını açıkladı. Sonraki dönemde İşçi Partisi’nin yaşadıkları üç cilt halinde yayınlandı. Daha yakın zamanda David Cameron hükümetinde bir bakanlık çalışanı olan Sasha Swire, 2010-2016 arasında İngiliz yönetimi içindeki küçük bir elitin marifetlerini anlattı. Şimdi ise Dışişleri Bakanlığı’nda başka bir orta seviyeli memur olan Alan Duncan, “In the Thick of It” adlı kitabı ile sahne arkasını, son beş yılda İngiltere siyasi hayatının görünmeyen yüzünü aydınlattı. Ana konuları içinde; Brexit, Boris Johnson’ın yükselişi ve İngiltere’nin dünyada azalan rolü var.

Duncan’a göre, İngiltere Ortadoğu’da korkak bir politika izliyor. Bunun nedeni, İsrail’in İngiliz Muhafazakâr Parti içindeki dostları. Filistin’e sempati duyanlara Dışişleri Bakanlığı’nda etkili görev verilmiyor.

Duncan, Brexit’i anlatırken aslında Muhafazakâr Parti’nin şifrelerini veriyor. Eski başbakan Theresa May için “Sempatik görünmesine rağmen, diğerleri gibi empati eksikliği yaşıyor, karizma ve kişiliği geçin ne ağırbaşlılık ne duruş var” diyor. Temmuz 2016’da Boris Johnson Dışişleri Bakanlığı’na atandığında Duncan, onun yardımcısıydı ama asıl işi onu izlemek yani günlük yazmaktı. Boris Johnson, onu bu göreve vermekle iyi etmemiş çünkü söyledikleri yenilir yutulur şeyler değil. Bakın, Duncan, başbakan Boris Johnson için ne diyor; “Kendini yeni Churchill sanıyor, kendi kendini kandıran, sahte romantik, sadakatsiz. Kendini on yıldır parlatan medyaya bir teşekkür bile etmedi. İşleri ciddiye almak yerine, komedi rutin hale geldi. Soytarının biri idi ve aklı karışıktı, diplomatik değerlendirmeleri sıfırın altındaydı. Uluslararası şöhretine rağmen, yalnız, bencil, karmakarışık, disiplinsiz, utanmaz birisi.”

Bunları öğrendikten sonra insan, Kraliçe’nin günlüğünü tutanın kim olduğunu ve ne yazdığını merak ediyor. Yıllar önce kraliçe hakkında şöyle bir fıkra ortaya çıkmıştı. Bir gün bir İngiliz hükümet memurunun kraliçe için “aptal” dediği duyulur. Memur hakkında, kraliçeye hakaretten değil, devlet sırrını ifşa etmekten dava açılır. Herhalde kraliçenin günlüğü de bu yüzden sansüre uğruyordur.

Alan Duncan’a dönecek olursak, İngiliz politikaları hakkında çok sır vermiyor, konuyu kişiselleştirmişe benziyor. Büyük ihtimalle kitap sansürden geçti ve zavallı İngiltere imajı yaratılıyor. Kanaatimce şu konulara girmedi veya girmesi engellendi;

- Uluslararası finans piyasasını kontrol eden küresel sermaye ağı ile İngilizler ve “City of London” bölgesinin ilişkileri,

- Kraliçenin başında olduğu Avrupa’daki Karanlık Asalet’in Yahudi aileleri ve Uzak Doğu’daki uyuşturucu kaçakçılığı ile bağlantıları,

- İngiltere’nin Uzakdoğu, Orta Asya ve Rusya, Ortadoğu, Karadeniz ve Afrika’da ABD ile nasıl bir iş bölümü yaptığı.

ABD ve Çin’in büyük planı...

Rusya ve Orta Asya; en zayıf halka Kırgızistan…

Rusya ve Azerbaycan...

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;

https://www.academia.edu/48857940/ Uluslararası_ilişkilerin_perde_arkası_

 

Toplam 4106 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.