Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Yeni Materyalizm & İnsanlık Sonrası (Post-Hümanizm) Çalışmaları

Bu dünya, düşünülebilecek dünyaların en kötüsüdür
Şöyle azıcık daha kötü olsaydı, var olamazdı.”
Arthur Schopenhauer

Bilim ve teknolojide yaşanan devrimsel gelişmelerle insan artık ‘insan olma durumu’nu aşma safhasına geldi. Günümüzün makineleri kullanan insan modelinden, önce üzerine makine yerleştirilen insana ve nihayet makineler tarafından kullanılan insana geçiş yapacağız. “Şeylerin (Eşyaların) İnterneti (Internet of Things)” bu insanın bağlanacağı mega dijital makinenin erken modelini temsil ediyor. Yani şimdi eşya olan “şey” gelecekte siz olacaksınız. Bu yeni dünya düzeninde, “teknokratik diktatörlüğü” temsil eden en tepedekiler hariç homo sapiens (İnsan 1.0) artık “birey”, “sahip” ya da “bağımsız insan” olmayacak. Yaklaşık 7-8 milyon insan, insan ötesi olmaya ihtiyaç duymayacak yani bağımsız insan köklerini koruyacak. Diğerleri ırk iyileştirme ve hatta acısız ölümlere maruz kalarak, nüfus azaltma programına tabi olacaklar. Pandemi döneminde olduğu gibi bunun sizin iyiliğinize olduğu söylenecek ama başka bir seçme hakkınızda olmayacak. İnsanlığın gelişme programı, insanları hedef alacak. Kısaca, yeni teknolojik materyalizmin ortaya çıkardığı kriz tsunamisi karşısında dünya politikaları bir elit tabakanın manipülasyon vasıtası olmaktan öteye geçiyor. 
Dijital çağın tekno-kapitalist liberal ideolojisi, modern bilgi ve iktidar kodunu yeniden üretmekte, böylelikle devlet, aile, evlilik, okul gibi modern kurumların güvenirliği ve geçerliliğini sorgulamaktadır. Bu kurgular diğer yandan sömürü ve kuvvet tekeli gibi tarihi güç mekanizmalarını da gözden geçirecektir. Dijitalin nasıl bir mantıkla işlediği ve bu mantığın bireysel ve kolektif varoluşumuz üzerindeki etkilerini farklı perspektiflerden yorumlamak, dijital etrafında kapsamlı yeni bir toplumsal sistem kurabilmek gereklidir. Dünya saati olmadan yaşamın nasıl olacağı, insan yapımı saatlere tabi dünyayı değiştirmeye yönelik bir proje olarak, hayatın karmaşıklığını giderecek alternatif yaşam tarzları tasarlıyor. İnsanlık için kritik dönüm noktası 2050’lerde yaşanacak;  insan organlarının iyileştirilmesi ve zamanla nano teknoloji ile üretilen organlarla sadece insanın ömrünün yüzlerce yıl uzatılması değil, aynı zamanda performansının insan üstü seviyeye çıkarılması ile insan-makineye geçiş. Diğer yandan, yapay zekâ ve robotik alanında hızla gelişen çalışmalarla insan gibi yaşayan makine-insanların (insanımsılar) dünya hayatında rol edinecek. 
Yukarıdakilerden daha tehlikeli bir gelişme daha var; 5G ve 6G ile şeylerin (eşyaların) internetinin hayata geçmesi yani maddi dünyanın malzemeleri, maddi dünyayı da içine alması ile İnsan 1.0’ın insanın bir kez daha geri itilecek olması. 5G ile yapay zekâ ve internete bağlı makinelerin bir araya gelmesi sadece dünyayı değil, dış uzayı da etkileyecek olasılıkların kapısını açıyor. 2030’lardan sonra çipli insan ile birlikte gerçekten özgür insan kalmayacak. Sisteme insan makine, insanımsı makineler, robotlar, eşyalar ve doğanın (taşlar, hayvanlar, bitkiler) katılması ile çok boyutlu bir dünyada yeni düzen artık sadece haritalar veya sınırlar ile açıklanamaz. Sizin de bir “şey” olduğunuz bu (insan-merkezli olmayan) düzenin bir yaşam felsefesi olmalı ve yaşam yeniden düzenlenmeli. Bu konularda son 30 yıldır Yeni Materyalizm, Post-Hümanizm, Fenomonoloji gibi disiplinler çeşitli düşünceler ürettiler. İşte makalemizin konusu hem bu düşünceleri yorumlarken hem geleceğin dünyasına ışık tutarken, yaratılışı yeniden sorgulamak.

Bilim ve İnsanın Geleceği  

Matematiğini yaptığınızda ve mantığını ortaya koyduğunuzda birçok şey yapılabilir. Bugüne kadar ilginç olan şeylerin henüz %1’i icat edildi yani %99’u hala icat edilmeyi bekliyor. Hayatımızdaki şeylerin pek çoğu son 150 yılda ortaya çıktı. Dijital tarafta endişe veren konuların başında küresel bir elitin teknolojiyi küresel bir yönetim için vasıta haline getirmesi ve yapay zekânın sınırlarının olmaması, bizden çok zeki olacaklar. Bu 40 yıl içinde olacak ve kontrolün kimde olduğu çok önem kazanacak. Bugün bilişsel nörotik bilimler aşırı bilgi yüklemesi altında insan beyninin nasıl daha iyi çalışabileceği konusunda çalışmalar yapıyorlar. Aşırı bilgi ortamında düşüncelerin dizayn edilmesi için çeşitli yollar bulunmaya çalışılıyor. “Her şeyin interneti” anlayışının yaygınlaşması ile insanı diğer canlılardan üstün kılan akıl tahakküm altına alınacak. Önümüzdeki 30 yılda komünikasyon, biyo-teknoloji, robotik ve yeni endüstri devrimsel gelişmeler bekleniyor. İnsanın geleceği ile öngörüler şu şekilde özetlenebilir;
- 2025’e kadar 5G ağı ile dünya nüfusunun %40’ından fazlasına ulaşılacak. Sadece Çin’de şu anda 350 bin 5G aktarıcı inşa edilmiş durumda. Bunlara gözetleme kameraları ve yüz tanıma teknolojileri entegre edilmiş. Böylece herkesi otomatik olarak takip etmeniz mümkün. 2030 yılında bu sisteme bağlı ülkedeki kamera sayısının 1 milyara yaklaşması bekleniyor. İnsanların günlük hayatta çeşitli amaçlarla kullandıkları AR (Augmented Reality: Takviyeli Gerçek) ve VR (Virtiual Reality: Sanal Gerçeklik) gibi cihazları ele geçirilerek duydukları ve algıladıkları şeylere erişilerek manipüle edilebilecek. AR ve VR üzerinden cinsellik ve kimyasal uyuşturucu kara pazarını oluşturabilir. Biyometrik tanıma sistemine sahip drone saldırılarıyla seçilmiş kişilere sessiz suikastlar düzenlenebilecek. Ancak, gerçek tehlike 6G ile gelecek. 

  • 2030’larda insan beynine çip yerleştirilmesi ile yeni bir insan türü (İnsan 2.0) ortaya çıkacak. Bu insanlar bir internet ağı üzerinden takip ve kontrol edilecek. Ne düşündükleri ve hayalleri kayıt edilebilecek ve yönlendirilebilecekler. Tek dünya devletini kurmak isteyenlerin şirketleri 6G ile bizi kontrol edecek. Sonuç olarak, bağımsız düşünebilen son insan versiyonuyuz, beynine çip takılmış “İnsan 2.0” özgür olmayacak. Kafamızın içine çip takılıp, uzaktan kontrol edileceğimiz günler bize sağlık kontrolü ve terörle mücadele diye zorla dayatılacak. 
  • 2040’lardan sonra daha çok alet insan vücuduna yerleştirilerek, 2045’de sanal ve gerçek yaşam arasında bir fark kalmayacak. Nesneler akıllı olacak, düşünüp tasarlayıp kendi aralarında karar verebilecek. 2050 yılından itibaren akıllı robotların sayısı oldukça artacak. Nesneler sanatlaşacak, resim yapmaya ve müzik bestelemeye başlayacaklar. Arabalar kendi kendini sürecek.
  • 2050’den itibaren DNA bilgi bankaları ile insanın evrimi kontrol altına alınacak. İnsanlar için doğumdan önce karakter özellikleri seçilebilecek.  
  • 2050’lerden sonra insan-makine karşımı yeni bir insan türü (İnsan 3.0; makine-insan) ortaya çıkacak. 
  • İnsanın ortalama yaşam süresi 2070’lerde 110 yıla çıkacak, hücre büyüklüğündeki bilgisayarlar insan vücuduna yerleştirilmeye başlanacak. 
  • 2070’de bulut sistemi ile birlikte internet, sağlayıcılar, bilgi bankaları yani tüm bilgisayarlar ilave yazılım, hafıza ve işlem gücü ile birbirine bağlanacaktır. Oluşan bu gezegen sinir sistemi dünya aklını entegre etmektedir. Haberleşme ve bilgisayarlardaki gelişmeler, insanlar arasındaki ortak düşünce ve duyguları geliştirerek, oluşturacağı yeni değerler ve normlar ile küresel bir akıl oluşturacak. 
  • 2095’lerde insan-robot melezi (insanımsı) yapılar uzak galaksileri keşfe gidecek, dijital yaşam ölümsüzlüğü getirecek. 
  • 2150’de insanımsılar ortalama 584 yıl, 2275’de ise 800 yıl yaşayacak. Gezegenler arası insan türleri ortaya çıkacak, daha ileride ölümsüzlüğe (İnsan 4.0) gidilecek. 

5G, 2008 yılında ortaya çıkan on-line haberleşme ağı teknolojisinin 4G’den sonraki yeni modeli. 5G’nin 4G’den iki farkı var; hız ve bekleme süresi. 5G, öncekilerden çok daha büyük bir band genişliğinde çok daha hızlı bir data (veri) transferi yapabilir. Saniyede 20 gigabayt (4G’den 20 kat daha hızlı) veri aktarabiliyor. 5G her şeyden önce “eşyaların interneti” teknolojisine geçiş demek. Yani tost makinesinden otomatik arabanıza her şeyi birbiri ile irtibatlayan bir teknolojinin alt yapısı. Böylece ameliyatlarda robotik uygulamalar rutin hale gelecek, savunma alanında hipersonik silahlar ve otonom araçlar geliştirilebilecek.
                                                  Şekil : Eşyaların İnterneti

screenshot-10.png5G; öngören ve pro-aktif bir şebeke ve gerçek zamanlı, karar vermede otomasyona sahip. Bu şebekeye pek çok cihaz, yüksek hızlı band genişliğinde, gerçek zamanlı ve otomatik karar verme teknolojisi ile bağlı olacak. Yani büyük bir veri sistemi, 5G ve yapay zekâ ile yönetilecek. 5G ile birlikte milyarlarca çip, sensör, kamera ve diğer tesisat kullanılarak her köşe ve her canlı takip edilecek. Bu sistemlerin sahip olduğu eş zamanlı analiz kabiliyetleri ile şüpheli insan ve robot davranışları tespit edilecek ve sözde olay olmadan önlenecek. 5G tüm dünyaya yayıldığında artık 20 milyonluk bir şehirde kaybolan bir çocuk ya da yetişkinin en geç 15 dakikada nerede olduğunu bulabilmekteler. 5G ile Dördüncü Sanayi Devrimi’ne geçilecek.
Dijital çağın getireceği dönüşümlerin başlangıcındayız. Bugünün yapay zeka/süper zeka çalışmaları, Sanayi 4.0 konusunda yapılan atılımlar, günümüz makinelerinin akılları konusunda yeni düşünce biçimlerinin gündeme gelmesine yol açabilir. Şimdi yeni kuşak bir insan modeline geçiş aşamasındayız. Bu geçiş; 2150 sonrası için insanın kimliği, sosyal etkileşimleri yanında literatür ve eğitimden, iş ve sağlığa yaşam tarzında da kökten değişimlerin habercisi olabilir. Bu dünya, akıllara aşırı iletişimin getirdiği anonimlik, büyük gürültü, post-panoptizm (yeni gözetleme biçimleri, büyük göz) gibi dijital gelişmeler yanında video kaydeden protez göz, saatte 40 km. hızla koşan biyonik bacak, drone ile pizza teslimatı, sağlığınızın uzaktan kontrolü (vücut ısısı, kan şekeri, kalp atışları vb.) gibi yeni teknolojilerle insan hayatını temelden değiştirebilir. Dijital ortam çevrimiçi bir dünyada tüm insanları birbirine daha yakından irtibatlayabilir. Dijital çağda asıl soru şuradadır; insan, insan kalmakta ısrar edecek mi? İnsan-sonrasından bahsetmek böyle bir ısrarın göstergesidir. İnsan çağı artık geçip gitmiştir. Buna tanrı-insan, ölümsüz insan da dâhildir. İnsan; oluşa katılmayı, ağa bağlanmayı, şeylerle etkileşime girmeyi yani ‘olmayı’ seçecek. 

Yeni Materyalizm ve Post-Hümanizm

Teorik çerçevede olan materyalist çalışmalar, maddi (sosyal sınıflar ya da insan olan olmayan arasındaki) eşitsizliklere angaje olmuşlardır. Marksist eleştirmenler ırk, sınıf ve cinsiyet çatışmalarına daha çok dikkat çekerler. Yeni materyalistler ise Post-Hümanist yönde insan/hayvan, insan/makine ve fiziksel/fiziksel olmayan sınırlar konularını başlangıç noktası yapmışlardır. En iyi örneklerden birisi Donna Haraway’in “Cyborg Manifesto” (1984) adlı eseridir. 
Hayatımıza girmeye hazırlanan Cyborgs’lar gibi insan-makineler, internet, sanal gerçeklik ve nano-teknolojiler yeni bir varlık anlayışı ortaya çıkarıyor. Bu yeni anlayışın ekonomik olduğu kadar sosyal ve siyasi yönleri de olacak. Din adamları sadece Tanrı’nın “kurtarıcı” olduğunu iddia etseler de bilim ve teknolojinin “kurtarıcı potansiyeli” pandemide de görüldüğü gibi bize daha inandırıcı geliyor. 
Post-Hümanizm; “İnsancılık sonrası” anlamına gelen, İnsanı merkezden çıkartıp bir bütünün parçası olarak gören, evrende değişimin gerçekleşmesinde insan ve diğer varlıkların farklı olmadığı perspektifidir.
Yeni Materyalistler ve Post-Hümanistlerin uğraştığı en önemli gayret alanı, teknolojinin zarar ve faydalarını yeniden düşünmektir. Bunu yaparken de teknoloji ile ilişkimizi sıfır-toplamlı görmemektir. Bu bir kıyamet çalışması ya da ütopya değil, çevre krizini çözmek için teknolojiyi kullanma amaçlıdır. Ne teknolojiyi ne de insanın tüketiciliğini bir problem olarak görmemeliyiz. Felsefe bize yardımcı olacaktır çünkü insanlığın kendini anlaması için en uygun ve olası düşünceler demetini bize sağlar; mevcut tüketim eğilimlerini değiştirmek, yeni ekonomik paylaşım şekilleri yaratmak, kalkınmaya dayalı ekonomi anlayışını baş aşağı ederek daha az çalışmak daha az atık bırakmak. Bunlar şu anda hoşumuza gitmeyebilir ama felsefenin yardımı ile ekolojik çöküşü önleyecek yeni kolektif yükümlülükler oluşturmalıyız. Felsefe dünyayı değiştirir ama bunun için önce anlamalıyız. Felsefe göremediğimizi görmeye, kim olduğumuzu anamaya ve ne yapmamız gerektiğini bilmeye yardımcı olur. 
Modern dünya tarihinde daha önce görülmemiş bir dönemden geçiyoruz. İnsanlık tarihinin çok önemli bir evresindeyiz. Ulusal ekonomiler için gelir, iş, üretim, ticaret, altyapı ve sosyal hizmetler gibi çözümler gittikçe anlamsız hale geliyor. Kaynak olmadığı sürece ekonomiyi istikrara kavuşturma tedbirleri, nafile bir tur olmaktan öteye gidemiyor. Dünyanın yöneten etkisiz bir otoritenin yarattığı kaos yanında, gittikçe yozlaşmış ve kötü niyetli kurumlar da çıkış yolunu kapıyor. Standartlarımız hayatta kalmaya indirgenirken, kimse hiçbir şeye direnecek durumda değil. İşaretleniyoruz, izleniyoruz ve izole ediliyoruz. Herkes kendi çıkarı ve egosunu tatmin peşinde, kendisine faydası olmadıkça kimse başkaları için bir fedakârlığa girmek istemiyor. Toplum, aile, din, iş dünyası, ekonomi, devlet yani modern düzenin tüm kaleleri çürüyor. Hâlbuki Küresel Hegemonya, Topyekûn İzleme, Evrensel Dijital Kimlikleme ve Evrensel (Mecbur Edici) Aşılama’ya karşı koymazsak geleceğin nesilleri özgür olmayacak. Günümüzün makineleri kullanan insan modelinden, önce üzerine makine yerleştirilen insana ve nihayet makineler tarafından kullanılan insana geçiş yapacağız. 
Düşüncelerimizin başkaları tarafından beynimize nakledileceği öngörüsü 1984 yılında yayımlanan George Orwell’in “1984” isimli kitabında yer alan bir distopya idi ama artık gerçek oluyor. Maltuzyan nüfus kontrol teorisi (kıtlık, savaş ve hastalıkların neden olduğu nüfus azaltmasından daha çok nüfusun artıyor olması) nüfus azaltması gündemini öne çekiyor. Sadece geleceğin savaşları için geliştirilen yapay zekâlı katil robotlardan bahsetmiyoruz. 5G ile yönlendirilen insanımsılar da size kahve getirdikten sonra öldürme komutu almış olabilirler. Küresel gözetleme sistemi ile yeni bir kölelik sistemi bizi bekliyor. Bunun adı herkesin ve her maddenin izlendiği “akıllı şehir” olacak. Her şeyin akıllısı uzaktan kontrol edildiği için silah fonksiyonu olacak.
Şimdi insan ve insanlığa sahip çıkmak için en kritik zaman. Bilinçli olmalı, insan hürriyetini ve onurunu koruyacak düzenlemeleri doğru adreslerden istemeliyiz. Bunu yapmazsak neler olacağını kısaca özetleyelim;

  • İnsan hafızası kusurludur, en kıymetli anılar bile silinip gidebilir. Sizin hikâyeleriniz başka hikâyelere taşındı. Aynı hayatın değişik versiyonlarında kim bilir kaç kez öldürüldünüz ya da öldürdünüz. Anılar sizi hikâyede tutmak için bir ipti. Hayatınız “Kimim ben?” demekle geçiyor. Mistiklerin ifade ettiği “kendini bilme”nin sırrı burada.
  • Yakın gelecekte algılarınız değiştirileceği ve idrakiniz yönlendirileceği için kişisel öz bilinciniz yok olacak. Bu da hayatınızı anlamsız hale getirecek çünkü mana kaybolacak. Hayat ve hatıralarınız kopyalanarak, yeniden başka bedenlere örneğin robotlara yüklenebilecek. Doğu inanışlarında olduğu gibi hikâyeniz (karma’nız) defalarca yaşanacak veya her seferinde revize edilerek tekrarlanacak.
  • Belki de hatıralarınızdan kurtulmak iyi olacak. Budizm’in dediği gibi; acılarımızın nedenleri hatırlarımızıdır ve onlardan kurtulmanın yolu unutmaktır. Ama özgün insan olarak dünyaya gelmeyecek, seçilmişlerin istediği yaşam senaryolarına dâhil edilecek ama belki de yeni rolünüz sizin için pek hoş olmayacak.
  • Yaşarken kim olduğunuzu, ne istediğinizi bilmeyeceksiniz, tek gerçek ve tek çıkı kapısı ölüm olacak. Bir düğmeye basılarak, yok edileceksiniz ve zamanı geldiğinde başka bir dünyaya uyandırılacaksınız. İnsanlar kendi hayatlarını kontrol etme ve ölümsüzlük peşinde koşmaya devam edecekler.
  • Programlandığınız dünyada kaçacak yeriniz kalmadığında, “Ben bir ölüp geleyim” diyeceksiniz. Dostunuz ve kurtuluşunuz olacak olan Ölüm, vahşi dünyadan bir çıkış yolu ama bunu hak etmelisiniz. İyi bir ölüm için yaşarken onlara iyi hizmet etmelisiniz.

Aslında bu durum şu an yaşadığımızdan farklı değil, dünyaya gelirken geçmiş hayatlarımız bir unutma örtüsü ile kapatılmış durumda ve bir illüzyon dünyasında yaşıyoruz. Gelecekte de gerçek kimliğimizi arayacağız, evrendeki kimliğimizi.. Çünkü geçmiş hayatlarımızdan hatırladıklarımız bizi sürekli rahatsız edecek.. 

  • Kim olduğunuz ve kim olduğunuzu sandığınız pek çok kişiliğiniz oldu. En çok sevdiklerinize zarar verdiğinin farkında mısınız? Şimdi içimizdeki şeytanlarla yüzleşme zamanı. İyilik ve kötülük arasına sıkıştırılmış yaşamlarımızın arkasında hangi metafizik güçlerin rekabeti ne var? 
  • En büyük hayaliniz ölümsüz olmaktı. Ama belki de hiçbir zaman hür irademiz olmadı. Hayattasınız çünkü rolünüze ihtiyaçları var. Kendimizi hür zannetmek bir algoritma idi. Ama kendi kaderimizi belirleme hakkımız olmalı. Düşünme ve hayal kurma özgürlüğü de. Hatıralarımızın özel olması da. İnsanlığın kendi kendine bir hesap yapma zamanı.
  • Dünya gittikçe umutsuz bir hal alıyor, insanlar ayaklanıyor, kaosa gidiyoruz, düzen kontrolden çıkabilir ve bu tetikleniyor. Patlamaya hazır bomba haline gelmekte olan dünyada. İnsanların tehlikeli hale geldiği bir dünyada insanlık cezalandırılmak istenebilir ve bu durum izlenme, kontrol ve yönlendirilmemiz için istenen meşruiyeti sağlayabilir. 

Ölümün dışında evrenin bir yerlerinde bizi ölümsüzlüğe ve gerçek dünyaya götürecek bir çıkış kapısı olabilir. Şimdi her birimiz bu çıkış kapısını aramalı, kendisi ve insanlığın kurtuluşu için. Sokulmadığımız gerçek dünyaya girmeliyiz. İşe kendi hikâyemizi yazmakla başlamaya ne dersiniz? Altın Çağı ancak gerçek dünyada yaratabiliriz. Bilim buna yönelmeli, metafizik ile ayrılan yollarını tekrar kesiştirmeli..
Makalenin geniş versiyonu için;
https://www.academia.edu/93648249/Yeni_Materyalizm_and_İnsanlık_Sonrası_Post_Hümanizm_Çalışmaları

Toplam 2585 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.