Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Türkiye-Irak İlişkilerinde Arayışlar

Aralık ve Ocak aylarında Metina’da verdiğimiz 21 şehitten sonra Türk diplomasisinin Irak’a ziyaretleri arttı. 23 ve 28 Ocak 2024’te MİT Müsteşarı İbrahim Kalın, 05 Ocak ve 06 Şubat 2024’te ise MSB Yaşar Güler, Irak’ı ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen yıl Bağdat’a yapması planlanan ziyaret, şartlar olgunlaşmadığı için ertelenmişti. Bu görüşmelerin amaçlarından birisi de ziyaretin yapılması için gerekli alt yapının oluşturulması. Dışişleri Bakanı, MİT Müsteşarı ve MSB ziyaretlerinin adresleri sadece Bağdat değildi. Barzani’nin Başkenti Erbil ikinci adres olsa da Türkmen temsilcileri ve örtülü de olsa Talabani’nin KYP’si ile de görüşmeler yapıldı. Bazı yorumculara göre, esas olarak ikili ilişkiler ve terörle mücadele konuları ele alındı. Bu kapsamda; Irak ve Suriye’ye olası bir harekât, Talabani’nin PKK’ya desteği, Irak ile bir güvenlik anlaşması imzalanması ve bu arada Irak’ın kuzeyindeki askeri üslerimiz gündeme getirildi. Ekonomi alanında ticaretin geliştirilmesi ve Kalkınma Yolu projesi öne çıktı. Irak’ın daha fazla su talebi de gene masada. Ancak, bu aysbergin görünen kısmı çünkü Bağdat ile görüşmeler Irak’ın içi ve dışındaki pek çok dinamiğin etkisi altında. Bu makalede, Ortadoğu’yu bekleyen gelişmeler kapsamında, Türkiye’nin Irak politikasının nerede durduğunu analiz edeceğiz.

Türkiye ve Irak

1990’lı yıllardaki hatalı politikalarımızın bir sonucu olarak Irak’ın kuzeyinde bir koruma bölgesinin oluşturulması Kürt devletçiğinin yani Barzani (KDP) ve Talabani’nin (KYP) paylaştığı özerk yapının nüvesinin oluşmasına yol açmıştı. 2003 yılında başlayan ABD işgali ve Amerikalı askerlerin yazdığı anayasa ile bu özerk Kürt bölgesi yasal hale geldi.

2003 yılından beri Kürt bölgeleri bir yandan Türkmenleri güneye zorla sürerek, 2015 yılından itibaren ise IŞİD ile mücadele oyunu bahanesi ile sürekli genişledi. Anayasaya göre (120. Madde; Kerkük, Sincar, Mahmur), Kerkük’ün statüsü daha sonra bir referandum ile belirlenecekti. Kürtler, Kerkük’e el koymak için silahlı güçlerini getirdiler, tapuları yaktılar ve dışardan sürekli göç ile demografisini değiştirmeye çalıştılar.

2017 yılında Barzani bağımsız devlet ilan etmeye kalkışınca Bağdat yönetimi gönderdiği ordu ile Kürt grupları Kerkük’ten çıkardı ama bu sefer o Araplaştırma politikasına başladı.

Özetle, Irak kuzeyinde 2003’ten itibaren ABD destekli Kürt işgali, 2017’de Arap işgali ile birlikte Türkmen nüfus çok zayıfladı. Bir kısmı Barzani’ye asimile oldu, büyük kısmı Irak’ın güneyine dağını şekilde göç ettiklerinden, gittikleri yerlerdeki seçimlerde milletvekilliği ya da yerel yönetim için gerekli çoğunluğu oluşturamadılar.

1990’larda KYP’nin Türkiye sınırlarına ulaşma hamlesi üç koldan başarısızlığa uğratıldı. KYP’nin hedefine ulaşabilmesi için Kandil, Hacı Ömeran ve Hakurk rotalarını aşması gerekiyor. Kandil ve Hakurk’ta PKK, İran’a açılan Hacı Ömeran’da KDP var.
Normalde dışardan müdahale olmazsa Kürtler ve Türkmenler bir yerde buluşabilir.

PKK’yle ilişkileri ve İran’a yakınlığı nedeniyle Türkiye, KYP’nin önünü kesmek için elinden geleni yapacaktır. Bu hem Türkmenler hem de KDP üzerinde baskı kurulacağı anlamına geliyor. KDP’yi besleyen Habur gibi Türkiye’den bir kapı KYP için açılmadığı sürece Süleymaniye kanadının İran’ın hesaplarından çıkması ya da PKK’ye mesafe koyması zor. Kapı coğrafi kontrolde değişimi gerektirir ki buna ne KDP ne PKK ne de İran geçit verir.

Kerkük-Musul-Tel Afer hattına önem veren ve bu alanda Türkiye’yi oyundan düşürmeye çalışan İran, KYB’nin Şii Araplar ve Şii Türkmenlerle ortak hareket etmesi için ağırlık kullanabilir. KDP’ye de “Bağdat’taki çıkarlarını tehlikeye atma” mesajı verebilir.

Irak yönetimine göre; Türkiye’nin Bağdat ve Erbil’in arasını açmak için bütçe, maaşlar ve petrol ihracatı ile ilgili dolaylı mesajlar gönderdiğini iddia ediyor.  

Araplar, Türkiye’nin Irak’ı kontrol etmek için Türkmen kartını kullanmaya ve PKK üzerinden Irak’taki Kürtlerin gündemini etkilemeye çalıştıklarını düşünmektedir.

Irak için özellikle petrol ihracatı konusu Türkiye ile çözülemiyor. Anayasaya göre, petrolün ihracından Bağdat yönetimi sorumlu ve Kürt Yönetimi gelirden ancak %17 alabilir. Ancak, bu pratikte hiç işlemedi ve kaçak petrol hatları Irak’ın ekonomisini bitirdi. Türkiye-Barzani işbirliği gibi İranlı iş adamları ve YPG/PKK da Irak içinde kendi petrol güzergâhlarını oluşturmuş durumdalar. Mart 2023’de Irak yönetimi Uluslararası Mahkemede davayı kazandı ve Kürt bölgesi-Türkiye üzerinden petrol ihracatı yasaklandı. Özetle petrol ihracat konusu kolay çözülecek gibi değil. Erdoğan’ın ziyaretinin arkasındaki asıl nedeninin de bu olduğu düşünülüyor.  

Save articles to read later and create your own reading list.

Öte yandan, Türkiye uzun bir zaman Bağdat yönetimine rağmen Barzani ile petrol gelirlerini paylaştı. Bağımsızlık peşindeki Barzani, kendi kendine yeterli olmak için 2014 yılında aldığı bir kararla tek taraflı olarak Türkiye-Ceyhan üzerinden ihraç ettiği petrolün gelirini cebine indiriyor. Petrol ise Türkmenlerin yoğun olduğu Kerkük ve Musul’dan bölgelerinden çıkıyor.

Irak, Şii militanlar ve İran ile Türkiye’ye karşı oyunların arkasındaki güç. Sahada taktik ve operasyonel manevralar ile Sünni ve Kürt dinamikleri etkilenmeye çalışılıyor. Ancak, Irak başbakanı Muhammed Şia Al Sudani’nin eli güçlü değil; hükümet yapısı her an çökebilir, ekonomi zayıf, Erbil (Kürt) yönetimi ile anlaşmazlıklar var ve baş ağrısı PKK gibi terör örgütleri Türkiye ve İran gibi ülkeleri ülkenin kuzeyinde tutuyor.

Irak’ın en büyük sorunu “su” konusu ve Türkiye ile çözmek zorunda. Dünyada en çok su sıkıntısı çeken ülkelerin 12’si Ortadoğu’da bulunuyor. Nehirler az akıyor ve çabuk kuruyor, içmek ve tarım için su az. Irak ve İran su kıtlığından Türkiye’yi suçluyor. Allah’ın petrolünü bize para ile satanlar, suyunu ise bizden bedava ve devamlı istiyor. Irak’ta durum o kadar acil ki Temmuz 2023’de Bağdat Türk büyükelçiliğinin önünde gösteriler yapıldı. Su kıtlığı, küresel ısınma ve kötü devlet yönetimi bölge ülkelerinin ekonomi ve eğitim kadar öncelikli sorunu. Irak’ın nüfusu ve gıda ihtiyacı hızla artıyor.

Suriye ve Irak’ın ana su kaynağı Dicle ve Fırat nehirleri. Fırat, Suriye’nin suyunun %85’ini, iki nehir birlikte Irak’ın %100’ünü temin ediyor. Türkiye, Fırat’ın %88.7’ini kontrol ediyor. Mart 2023’te Irak ile Türkiye arasında imzalanan anlaşma ile Dicle’den bir aylığına iki kat suyun serbest bırakılması kabul edildi.

Türkiye’nin Irak’taki Askeri Varlığı

Irak’ın içindeki yabancı askerler konusu gittikçe sıkıntılı hale geliyor. Bağdat yönetimi iki işgalci güç olan ABD ve İran’ın arasında sıkışmış durumda. Diğer yandan, Arap ülkelerinin yoğun baskısı var. Ülke içinde İran vekil güçleri ile ABD hedeflerini vuruyor. Türkiye’nin güvenlik gerekçesi ile askerlerinin Irak içinde olması ile ilgili bir anlaşması var ama artık istenmiyor.

Bağdat’ta da Türkiye’nin genişleyen askeri üsleri ve operasyonları artan oranda protesto konusu oluyor. Sincar, Mahmur, Kandil, Süleymaniye ve diğer birçok Irak şehri PKK’nın işgali altında. Ama Bağdat yönetimi, sık sık Türkiye’nin PKK’ya yönelik hava saldırılarını kendi egemenliğinin ihlali olduğu şikayetini yapıyor.

Bunları sadece İran etkisine bağlamak da yanıltıcı. Irak Cumhurbaşkanı Abdüllatif Reşid, MİT Müsteşarı İbrahim Kalın’a Türkiye’nin Süleymaniye ve diğer kentlerde Irak’ın egemenliğin ihlal ettiğine dikkat çekip, iki komşunun bu meseleleri karşılıklı saygı çerçevesinde ele alması gerektiği mesajı verdi. Ankara bu mesajı almak niyetinde değil.

Türkiye’nin Irak içinde PKK ile mücadele, askeri operasyonlar, Başika dâhil 51 askeri üs, mevcudu 7 bini bulan Türk askeri varlığı var.

Türkiye, Irak’ın kuzeyinde PKK ile mücadele için stratejik ceplerde askeri varlıklar oluşturdu ve buralarda alan kontrolü yapıyor. Barzani ile işbirliği PKK’yı zayıflattı ama yok etmedi.  Karşılığında PKK terör örgütü şunları yaptı;

- Sincar’da sözde IŞİD ile mücadele için mevzilendi,

- Mahmur kampını kendine eleman temini ve eğitim için kullanmaya başladı,

- KYP’nin elindeki Süleymaniye’nin kenar bölgelerini kontrole başladı,

- KYP ile işbirliğini geliştirdi,

- Şii militanlarla Türkiye’ye karşı ittifak kurdu.

Daha da önemlisi Suriye’deki kolu YPG’yi Irak’ın kuzeyinde meşru hale getirmek için Irak siyaseti içinde askeri ve siyaseti derinlik oluşturuyor.

Türkiye’nin stratejisi ise PKK’nın Irak’ta etkisiz hale getirilmesi ve Kandil’den çekilmesinin sağlanması. Bu nedenle, Irak yönetiminin PKK’yı “terör örgütü” olarak tanımasını istiyor. Dışişleri Bakanı Fidan yaptığı ziyaretinde, PKK’nın artan varlığının Irak’ın da toprak bütünlüğü ve egemenliğine risk tehdit teşkil ettiğini söyledi. Böylece Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığı da en aza inecek.

            PKK, ABD ve Avrupa Birliği tarafından “terör örgütü” olarak kabul edilse de henüz Irak yönetimi bu tanımı kabul etmedi. Irak yönetimi için PKK’nın terör örgütü olarak kabul edilmesi; Irak’ın kuzeyindeki politikalarında ve Kürtler arasındaki çatışmada kullanma kozunun elinden çıkması anlamına geliyor.

Türkiye’nin Erbil merkezli KDP ile yakın ilişkileri varken, Süleymaniye merkezli KYP ile gergindir. Bu gerginlik Nisan 2023’te Süleymaniye havaalanına yakın bir yerde içinde YPG/PKK elemanlarının da bulunduğu bir KYP askeri konvoyunun Türk drone’ları ile vurması ile daha da arttı. Ancak, bu tarihten sonra Türk tarafı KYP ile iyi ilişkiler kurma yönünde arayışlara başladı.

KYP’nin İran’a yakınlaşması da Türkiye’nin de yararına değildi. Türkiye, KDP ve KYP ile ilişkilerini dengelerken bunun Bağdat ile bağlarına da etki edeceğini düşünüyor. Irak Anayasa Mahkemesi’nin Kürt Parlamentosunun görev süresinin uzatılmasına olumsuz tavrı karşısında baskı altında olan KDP için Türkiye, arabulucu rol oynamak istiyor.

Coğrafyanın bir dayatması olarak sınırlar Erbil/Duhok hattındaki KDP’yi Türkiye’ye, Süleymaniye hattındaki KYP’yi İran’a mahkûm ediyor. Ankara, Kürdistan Yurtseverler Birliği’nde (KYB) aradığı desteği bulamayınca Süleymaniye’yi hedefe koydu.

ABD’nin yönlendirmesiyle KYP’nin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile ilişkiler geliştirmesi, Süleymaniye’yi MİT’in operasyon alanına dönüştürdü. Ankara, Bağdat’la iş birliğini artırıp Kürdistan’daki partileri kendi askeri stratejisine göre hizalamaya çalışırken bu konuda İran’la da yol almak istiyor.

Türkiye’nin KDP ile ilişkileri KYP’yi Barzani’ye karşı daha saldırgan yapıyor. Öte yandan, KYP’nin PKK ile işbirliği devam ettiği sürece, Türkiye’nin Süleymaniye havaalanı için koyduğu yasaklamalar devam edecek.

Son yıllardaki operasyonlar ile Irak’ta PKK terör örgütünün Metina, Avaşin-Basyan, Zap ve Gara bölgeleri arasındaki zinciri kırıldı. Türkiye, Bağdat ve Kürt Yönetim Bölgesi’nin PKK’yı terör örgütü olarak tanıması için uzun zamandır baskı yapıyor. Ancak, terör örgütü asıl Suriye’de aktif ve orada devlet kurmaya çalışıyor.

            Metina bölgesinde 21 askerimizin şehit edilmesinden sonra Ankara, hava saldırılarını özellikle Süleymaniye bölgesindeki PKK hedeflerine yoğunlaştırdı.

Türkiye’nin Irak’ın içine doğru operasyonlarını genişletmesi, PKK ile çatışma riskini artırırken, soğuk hava şartlarında bu güçlerin idamesi zorlaşıyor. Türkiye’nin PKK ile mücadelesi gereksiz alanlara genişletildi ve iç politika malzemesi haline getirildi.

İran’ın Irak’taki militan güçleri olan Katip Hizbullah, Asaib Ahl el-Hak, Katib Sayydi el Şuhada, Şabak Milita ve Babilon Hareketi saldırıları ile özelllikle Musul etrafındaki Türk üslerine önemli zararlar verdiler. İran’ın Sincar’daki PKK Direniş Birliği (YBŞ) ile yakın bağları, Türkiye’nin Kandil’i boşaltma amacına da olumsuz etki ediyor.

2020 yılından beri Irak’ın kuzeyindeki operasyonlarını genişleten Türkiye, PKK yanında Irak’taki İran’ın vekil güçleri ile mücadele ediyor ve Fidan’ın Irak’taki güvenlik diplomasisi çözüm arıyor. Bu çözümün merkezinde Bağdat ve Haşti Abdi ile müzakere ederek, PKK ve İran yanlısı gruplar ile bağların koparılması var.

Kürt Yönetim Bölgesindeki hükümet sorunlarının çözülmesi ve KDP-KYB ortaklığının pekişmesi Türkiye’nin Süleymaniye’yi etkileme kapasitesini artırabilir. Aksi takdirde, KYP dengesiz bir şekilde İran’ın oyununda aktör kalmaya devam edecektir.

Diğer yandan, Ankara’nın 2003 sonrası hatalı politikaları Kerkük’te Türkmenleri mezhepsel bir ayrışmayla İran’a itti. IŞİD’in yaşattığı dehşetten sonra Şii Türkmenler İran tarafına bakmaya başlarken Irak Türkmen Cephesi’ndeki lider operasyonu ayrışmaya yeni bir boyut kattı. Müslüman Kardeşler’le bağlantılı Hasan Turan’ın Ankara’nın müdahalesiyle Erşad Salihi’nin yerine geçirilmesi Türkiye’nin Türkmen politikasını daha fazla tartışmalı hale getirdi.

Ankara’nın oyun kurmadaki çatışmacı ya da dayatmacı tarzına karşın İran daha sofistike politikalar izliyor. İranlılar Türkmenleri kendi çözüm planına çekebilmek için Irak Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı’na bir Türkmen’in atanmasını da formüle dâhil ediyor. Burada ismi geçen kişi Tel Aferli Şii asker ve siyasetçi Seyyit Muhtar. Türkmenlerden vali yardımcısı olarak İsam Vendavi’nin adı geçerken meclis başkanlığı için isim tercihi Araplara bırakılıyor.

Açıkça İran ve Türkiye’nin yol haritaları çatışıyor. Ankara KYB ile birlikte İran’ın etkisini daha da sağlamlaştıracağını düşünüyor. Fakat Türkiye’nin PKK’ye alan açmakla suçladığı KYP’yi cezalandırmak ya da kendi çizgisine çekmek için Türkmen kartını kullanması ya da KDP’yi sıkıştırması istenilen sonucu vermeyebilir. Türkmenler, İran-Türkiye rekabetinde kaybeden tarafta yer alıyor.

Türkiye’nin Irak’taki Arayışları

Türk dış politikası esas itibari ile Ankara’nın Ortadoğu için Sünni İslamcı projeksiyonu üzerine oturmuş durumdadır. Bu ütopya, Sünni Arap versiyonu olan S.Arabistan-BAE ekseni ve İran’ın Şii projeksiyonu ile Ortadoğu ve Afrika’nın belirli ülkelerinde çekişme halindedir. Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyinden Irak’a bir karşı koridor kurma iddiası diğer ülkelerin kafasını karıştırıyor ve Türkiye’nin diğer coğrafyalardaki Osmanlıcı politikalarının bir parçası olarak görülüyor.

2017 yılından itibaren Cumhurbaşkanı bu politikanın belirleyicisi oldu. Dışişleri bakanı Fidan ise onun politikalarının sadık uygulayıcısı rolündedir.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriye ve Irak sınırlarında bir baştan diğer başa “güvenli bölge” oluşturma emeline temas eden birtakım gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’nin Irak ile gündeminde öncelik sırasına göre dört konu var;

  1. PKK ile mücadelede işbirliği için Barzani cephesi,
  2. Petrol ve ticaret anlaşmaları,
  3. Sünni-mezhep ilişkileri (Irak’ın orta kesimindeki Sünni bölge üzerinden etkili olma),
  4. Türkmenler.

Ortadoğu ve Afrika’da yaşanan politika hezimetlerinden sonra Irak ile geçen yazdan beri yapılan görüşmeler, Mısır ve S.Arabistan ile ilişkilerin düzeltilmesi gayretleri ile eş zamanlı bir dönemde yürüyor. Irak’ın kuzeyinde ise, PKK’nın liderleri ve Irak’taki varlığı ve müttefikleri hedef alınıyor. Sincar, Mahmur ve El Kuveyr, PKK ile mücadelede en hassas bölgeler.

Irak içindeki Türk askeri varlığı hem Kürt bölgesi yönetimi hem de İran’ın bölgedeki güçleri ile ilişkileri karmaşıklaştırmaktadır. Arap basınına göre Irak için su konusu, PKK konusundan daha önemli ve önceliklidir.

Ekonomik boyuta gelince, Türkiye iki ülke arasındaki ticareti yıllık 25 milyar dolar civarına çıkarmak istiyor. Ankara, Irak ile Ovaköy-Musul bağlantılı ulaşım ve güvenlik koridoru ile su sorununu birbirine bağlayan yeni bir stratejik ortaklık konseptini müzakere ediyor.

Kalkınma Projesi ile Türkiye, ekonomik pazarını Irak ve ötesine, özellikle girmesi kolay görülen Körfez pazarına taşımak etkiyor. Kalkınma Yolu projesi, kargo taşımacılığı için Basra’daki El-Faw limanına 1.200 km.lik çift hatlı bir demiryolu inşasını öngörüyor. Projenin önündeki en büyük engel PKK olarak görülüyor.

Enerji konusuna gelince Şubat 2023’ten beri Irak’tan Türkiye’ye petrol akışı durdu. Ankara’ya göre bunun nedeni yaşanan deprem. Uluslararası Ticaret Odası, Irak Petrol Bakanlığı’nın izni olmadan Kürt bölgesinden petrol ihraç ettiği için Bağdat’a 1.4 milyar dolar tazminat ödemesi gerektiğine karar verdi. Türkiye, Bağdat’a tazminatı ödemedi. Kürt yönetiminin ödemesini istiyor. Boru hattının kapanması, Türkiye için olduğu kadar Irak yönetimi için de milyarlarca dolar gelir kaybı demek ve çözümü bekliyor.

Türkiye’nin bölgesel Sünni projeksiyonunun Irak’a düşen parçasında öncelikle Sünni grupların birliği, birbiri ile çatışmaması var. Ekim 2021’deki Irak seçimleri öncesi Hakan Fidan MİT Müsteşarı iken Sünni Egemenlik İttifak üyeleri ile çeşitli toplantılar yapmıştı. Sünni blok, Irak’ın geleceğinde Ankara’nın rolü bakımından önemli görülüyor. Sünni blok, Türkiye tarafından yerel seçimler, örneğin Aralık 2023 seçimleri içinde kullanıldı. Türkiye, Irak’taki Sünni yönetimlere siyasi ve ekonomik olarak yatırım yapsa da Irak yönetiminde siyasi ortağı olmadıkça etkisi sınırlı olacaktır.

Fidan’ın ziyaretlerinin ön cephesinde her ne kadar güvenlik ve enerji konuları gözüküyor olsa da Türkiye’nin en önemli stratejik öncelikleri arasında Irak’taki Sünniler arasındaki konsensüsün sürdürülmesi var. Mesele, Sünnilerin kendi arasında çatışmasının Türkiye’ye bir tehdit oluşturacağı kaygısı değil. Türkiye için Sünniler, Irak’taki siyasi ve askeri süreçleri etkilemek için stratejik bir vasıta olarak görülüyor.

Türkiye’nin stratejisi Erbil ve Sünni Araplar ile yakın bağlara dayanıyor. Siyasi beklentide, Irak başbakanı Muhammed Şia El Sudani ve hatta Haşti Abdi ile birlikte hareket etmek var. Ankara’ya göre, bunlar olursa, Irak’ın kuzeyine Türkiye’nin olası harekâtı ve PKK ile mücadele, enerji sorunları ve İran destekli güçlerin saldırganlıklarına bir çözüm bulunabilir.

Türkiye’nin vizyonu Irak’taki etnik dengelerin korunması ile ilgili değil kendi bölgesel Sünni odaklı projeksiyonun bir parçası. Suriye, Irak, Libya ya da Sudan nerede Sünni gruplar varsa onlarla bir oluşum peşinde. Bu vizyonun Irak’ta görünür stratejik unsurlarını şunlar oluşturuyor;

- (Sünni Kürt) Barzani yönetiminin istikrarı; Barzani (KDP) ve Talabani (KYP) ilişkilerinin düzelmesi,

- PKK’nın Irak’taki faaliyetlerinin zayıflatılması,

- İran ve PKK ile işbirliği yapan Şii militanların etkisini önlemek,

- Irak ile ekonomik işbirliğini geliştirmek.

            En öncelikli konu terörle mücadele gözüküyor. Sınır ötesi harekât olasılığı, ele alınıyor.

Talabani’nin PKK’ya desteğinin kesilmesi, PKK’nın Süleymaniye’den çıkarılması ise yeni bir gündem konusu. Bu kapsamda, KYP ve KDP arasındaki ilişkiler de gündeme gelecektir.

Ayrıca, Irak’ın kuzeyindeki Türk varlığı ile birlikte İran ve PKK’nın faaliyetlerinin sınırlanması da masada

Türkiye, PKK ile mücadelede işbirliği bahanesi ile Barzani’nin bir dediğini iki etmiyor. Aslında Türkiye olmasa, kuzeydeki Kürt yönetimi çoktan dağılıp gitmişti. Bütçe ve petrol sevkiyatıyla ilgili uzlaşmazlıklar yüzünden Kürt yönetiminin kasası boş. Türkiye’den aldığı yardımlar ve kaçak petrol ihracı ile ayakta duran Barzani’nin gerçekten PKK’ya karşı Türkiye ile işbirliği yaptığı da söylenemez.

            19 Mart 2023 İran ve Irak güvenlik anlaşmasını örnek alarak Türkiye, Irak’tan Kürt grupların saldırılarının durdurulması için bir anlaşma isteyebilir.

Şengal Anlaşması yani PKK ve diğer terör örgütlerinin bölgeden çıkarılması anlaşması yürümedi, yenilenmesi tekrar gündeme gelebilir.

Süleymaniye havaalanına uygulanan yasaklamanın kaldırılması talebi karşısında, KYP’nin PKK ile bağlantısının masaya yatırılacaktır.

Kerkük’te Kritik Dönem

Başbakan Muhammed el Sudani, 2022’de KDP’yi hükümete ortak etmek için verdiği sözler gereği Kerkük’ün girişindeki Müşterek Operasyonlar Komutanlığı Karargâhı’nı iade etmeye karar verdiğinde kızılca kıyamet koptu. Araplar ve Türkmenler kararı protesto ederken Kürtler de sokaklara indi. Güvenlik güçlerinin müdahalesinde ölenler oldu. Yüksek Mahkeme kararı askıya aldı; hükümet de meseleyi komisyona havale etti.

İşgalci Amerikan güçleri bu karargâhı 2011’de Irak ordusuna bırakmıştı. 2014’te IŞİD karşısında ordu dağılırken karargâha Peşmerge yerleşmişti. 2022’de hükümet pazarlığı sırasında karargâhın iadesi dışında valilik koltuğunun Kürtlere verilmesi, Kürt partilerin kente dönmesi, ortak güvenlik komutanlığının Asayiş’e yani Kürt istihbaratına bırakılması, 140. maddesinin gündeme alınması ve Kürt memurların görevlerine döndürülmesi istenmişti. Şii aktörler de bu taleplere yeşil ışık yakmıştı.

Anayasanın 140. maddesi Araplaştırma siyasetinin etkilerinin izole edilmesi, nüfus sayımı ve kentin statüsünü belirleyecek referanduma gidilmesini öngörüyor. Ancak, uygulanması pratikte mümkün gözükmüyor. 25 Ağustos 2023’de yaşanan tepkilerden sonra fiilen “Peşmerge Kerkük’e dönemez” denilmiş oldu.

Kürtlerin 'Kürdistan’ın Kudüs’ü’ deyip referandumla Kürdistan’a katmayı umduğu, Türkmenlerin “Türkmeneli” hayaliyle özel statü istediği, Arapların merkezin kontrolünü aradığı Kerkük’te 18 Aralık 2023’te yapılan seçimlere % 41 katılım oranı halkın bir tarafta siyasete karşı umutsuzluğunu, diğer tarafta korkularını yansıtıyor. Kerkük “yerel” olduğundan çok uluslararası bir mesele haline geldi.

2017’de feshedilen mecliste 41 üye vardı. Bunların 26'sı Kürt, 9'u Türkmen, 6'sı Arap’tı.

18 Aralık 2023 tarihinde yapılan son seçimlerde 16 sandalyeli Kerkük İl Meclisi’ne;

- Kürt cephesinde Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYP) 5,

- Kürdistan Demokrat Parti (KDP) 2,

- Araplar cephesinde atanmış vali Rekan Cuburi'nin Kerkük Arap İttifakı 3,

- Liderlik (Gıyade) İttifakı 2,

- Kerkük Arapçılığı (Urube) İttifakı 1 ve

- Türkmen tarafında Irak Türkmen Cephesi (ITC) 2 üye göndermişti.

- Hıristiyanlar da kota sayesinde 1 koltuk almıştı. Hiçbir etnik bileşen tek başına valiliği alamıyor. Bunun için 9 üyelik gerekiyor.

Kerkük yerel hükümetinde 16 üye var ve seçimlerde kazanılan üyeliklerin etnik gruplara göre dağılımı şu şekilde; Araplar; 6, Türkmenler; 2, Barzani cephesi; 2, KYB (Talabani); 5 ve Hıristiyan; 1.

KYP, İran yanlılarını ve PKK bağlantısını temsil ediyor. Bu gruba Hıristiyan üye de yakın.

KDP ve KYP’nin kendi aralarında bir Kürt vali seçilmesi için anlaştıkları söyleniyor.

Kürtler hedeflerinin gerisinde kalsalar da Kerkük’le ilgili hayallerini canlandıran bir sonuç elde ettiler. Türkmenler için sonuç hayal kırıklığı oldu. Araplar ise ‘kayyum’ atanmadığı sürece vilayetin çantada keklik olamayacağını gördü. Araplar ve Kürtler blok halinde hareket ederse Türkmenlere ilaveten kotayla belirlenen Hıristiyan üyeyi yanlarına almadan valiliği garantileyemiyor. İran ve Türkiye’nin siyaset mühendisliğinin bu denkleme nasıl dalacağı da önem kazanıyor.

Ankara, KYP’nin valilik makamına ulaşmasını istemiyor. İran’ın ise Kerkük’teki kördüğüm için önerdiği çıkış valiliğin KYP’ye, meclis başkanlığının Araplara ve vali yardımcılığının Türkmenlere verilmesini içeriyor.

Ankara epey zamandır Türkmenleri KDP’yle birlikte çalışmaya iterken KYP’yle ilişkileri bloke ediyor. Fakat Kerkük denkleminde ana aktör KYP. Erbil’de işe yarayan strateji Kerkük’te herkesi çıkmaza götürüyor. Ankara’nın baskıları KDP ve KYB’nin ortak hareket etmesini de zorlaştırıyor.

KDP hükümeti Türkiye’ye bağımlıdır. Petrol sevkiyatının başlamasını dört gözle bekliyor. Hem Ankara hem Bağdat’ı hesaba katmak zorundadır. Irak ve Türkiye petrol, su ve yeni ulaşım koridoruyla ilgili düğümleri çözmeye çalışıyor. Bu planlardaki yerini sağlama almak için Kürdistan yönetiminin bir gözü Ankara’da diğer gözü Bağdat’ta. Kerkük de Ankara-Erbil-Bağdat üçgenindeki bütün stratejik pazarlıkların bir yerinde.

İran, valinin Kürt ya da Arap olmasından ziyade Kerkük ve bölgesel denkleminin geleceğiyle ilgileniyor. Ankara ile teması güçlü olan bazı Türkmenler ise Kürt vali seçeneğini öldürmek için Türkmen-Arap ortaklığını öne çıkarıyor. Türkmenlerin tercihlerini tek bir çizgide tanımlamak artık güç. İki yöne de gidebilir. Türkmenleri kazanmak için vali yardımcılığı ve emniyet müdürlüğü gibi bazı koltukları teklif etmek kilidi açabilir. Ama tekraren söylemek gerekirse olası kombinasyonda üst müdahalelerin rolü önemli. Üzerinde baskıların yoğunlaşacağı bir diğer kilit isim Hıristiyan üye. Babylon’un lideri Keldani’nin hem Kürtlerle hem de Araplarla arası iyi.

 

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için; https://www.academia.edu/114901253/Türkiye_Irak_İlişkilerinde_Arayışlar

Toplam 904 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.