Günay Güner | Köy Enstitüleri üzerine sınıfsal çözümleme
Günay Güner | Köy Enstitüleri üzerine sınıfs... İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Günay GünerKöy enstitüleri Mustafa Kemal Atatürk’ün asıl Bağımsızlık Savaşı saydığı, halkın kültür kazanmasını, bilinçlendirilmesini, iş içinde eğitilmesini...
İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Günay Güner
Köy enstitüleri Mustafa Kemal Atatürk’ün asıl Bağımsızlık Savaşı saydığı, halkın kültür kazanmasını, bilinçlendirilmesini, iş içinde eğitilmesini amaçlayan özgün eğitim kurumlarıdır.
Köy enstitülerine yönelik hiçbir dönemde eksilmeyen ilginin, günümüzde daha arttığını söylemek yanlış olmaz. Bu ilginin temel nedeni eğitimin hiç olmadığı kadar gericileştirilmesi, bilimsellikten uzaklaştırılması, çağın gereklerini karşılayamaz duruma getirilmesidir.
Köy enstitüleri konusunda günümüzde de süren birkaç soru var:
Köy enstitüleri (KE) günümüzde kurulabilir mi?
Kent ile kır nüfus oranının tersine döndüğü (bugün kırda yaklaşık %25 oranında nüfus kalmıştır) koşullarda KE’nin anlamı var mıdır?
KE’nin seçeneği, süreği kent enstitüleri olabilir mi?
Sorular içlerinde yanıtlarını da barındırmakla birlikte, bulup çıkarmak çözümlemeci (analitik) bakış gerektiriyor.
Geçmişteki bir üstün başarı yaşantısının günümüzle kuruluş ilişkisini:
O yaşantının, uygulamanın gereklerinin yerine getirilerek tamamlanması,
Ya da tamamlanmış olmasa bile günün koşullarında toplumsal, teknolojik, bilimsel boyut değiştiğinden sözkonusu yaşantının, uygulamanın gereksinim olmaktan çıkması
belirler.
KE’nin ne amaçlarına tümüyle ulaşılabilmiş, ne de amaçlar ve yöntem yakıcı gereksinim olmaktan çıkmıştır. Amaçlarına ulaşması yeniden palazlanan sömürücü sınıfların ve emperyalizmin çabası sonucunda engellenmiştir. Günümüzde boyut değişikliği de sözkonusu değildir.
17 Nisan 1940’ta Köy Enstitüleri Yasası çıkarılarak kurulan KE 1954 yılında kapatılmış görünse de gerçek anlamda yaşam süresi altı yıldır; 1946 yılından sonrası aşındırılma yıllarıdır.
KE’nde altı yıllık kısa süre içinde yaklaşık yüz yazar (edebiyatçı), bilim insanı, eğitimci, politikacı yetişmiştir. Özellikle yazarlar yetkin yapıtlarıyla günümüz ekinini bile beslemektedirler. Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Emin Özdemir, Adnan Binyazar, Talip Apaydın, Dursun Akçam, Mehmet Başaran, Osman Şahin… gibi yazarlar ilk anda belleğe gelen adlar. (Ad sıralamak her zaman risklidir; unutulanlara borçlu, sorumlu olursunuz. Unuttuklarım için bağışlayın.)
Bu başarının önderleri Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç’tur. Bu büyük düşünür ve eylem adamlarına Mustafa Necati, Rauf İnan, Hürrem Arman, Saffet Arıkan, Nafi Atuf Kansu, Ferit Oğuz Bayır gibi usta eğitimcileri de eklemek gerekir. Önderlerle birlikte, başarının temel dayanağı onların belirledikleri özgür, demokratik, eleştirel, bilimsel eğitim dizgesidir. Bu dizge ve yöntem kâğıt üzerinde kalmamış, Türkiye gerçeklerine uygun, özgün yapıyla gerçek kılınmıştır. KE’nin kuruluşundan birkaç yıl sonra ders izlencesi oluşturuldu. Önceki yıllar, yoğun olarak okulların yapımıyla, öğrencilerin barındırılması, giydirilmesiyle geçti.
Bu noktada bir ayrıntıyı açıklamak gerekir: KE’ne suç atma yarışına girenlerin savlarındandır; “Çocuklara, köylülere angarya yaptırıldı” derler, yazarlar. O güzelim köy çocukları angarya içinde değillerdi. Okullarını dayanışma coşkusuyla yaptılar. Her tuğlasında (ki tuğlaları da kendileri yaptılar, pişirdiler) emekleri bulunduğunu bildiler, iyice kardeş oldular. Dostlukları pekişti; öğrencisiyle, öğretmeniyle. Öğretmenler de öbür eğiticiler de okul yapımının içindeydiler.
Ekeneklerini birlikte hazırladılar, ağaçlarını birlikte diktiler. Yollarını birlikte yaptı, elektriği birlikte getirdiler. (Evet, elektriği…) Ve bu öğrencilerin, (ardından öğretmenlerin) hiçbiri ne anılarını yazdıklarında ne de anlattıklarında bir kötülükten, angaryadan söz ettiler. Tam tersi. “Bizi var eden, insanlaştıran köy enstitüleridir” anlamında sözler ettiler, yazdılar, yapıtlar ürettiler. Şimdi, daha ağaç ekilir mi dikilir mi bilmeyen kibir budalaları, sanki köylüyü çok severlermiş gibi poz üzerine poz takınmaktalar. Bu konuya dönülecektir.
KE eğitimi demokratikti. Eğitim içeriği demokratik dünyanın tüm donanımını sunmaktaydı.
KE eğitimi özgürlükçüydü. Baskılamanın zerresi bulunmayan, buna yeltenen az sayıdaki eski kafalı eğiticinin yaptığının karşılığını anında gördüğü okullardı. Ayrıca her sabah derslere halk oyunlarının oynanmasının ardından başlanırdı. Marşlar söylenerek kırlarda yürüyüşe çıkılır, opera dinlemeye gidilirdi. Mandolin (nedeni aynı zamanda akordunun kemanla benzerliğidir), keman, bağlama, piyano öğrenilir, çalınırdı. Klasiklerden oyunlar sahnelenirdi. Ruhi Su, Aşık Veysel, Sabahattin Eyuboğlu, Cüneyt Gökçer… öğretmenler arasındadır. Mualla Eyuboğlu yapıların mimarlarındandır. Sabahattin Ali Savaştepe Köy Enstitüsü’nde öğrencilerle, öğretmenlerle birlikte olur.
KE eğitimi eşitlikçiydi. Ast üst ilişkisine dayanmazdı. Öğretmenin, okul yöneticisinin görev, işlev dışında öğrenciye üstünlüğü yoktu. İlişki dostluğa, kardeşliğe dayanırdı. İsmail Hakkı Tonguç’un, Tonguç Babanın “Öğretmen tokat atarsa, öğrencinin de karşılık vermek hakkı doğar” yönündeki genelgesi yeterince anlamlı değil midir?
KE eğitimi eleştireldi. Siz bugün bile eleştiri günü bulunan ve o gün öğrencisinden, öğretmenine, giderek cumhurbaşkanına özgürce eleştirilebildiği bir okul biliyor musunuz? Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ndedir. Sohbetlerin ardından yemek saatidir. İsmet İnönü’ye ayrı yemek sunulur. Eleştiri sırasında bir öğrenci bunun nedenini sorar: İsmet İnönü sağlık nedeniyle perhiz uygulamak zorundadır, nedeni budur. Günümüzü gözünüzün önüne getirebildiniz mi?
KE eğitimi usçudur, bilimseldir. Dersler uygulamayla, eylemle, gözlemle yapılır. Sorulamayacak hiçbir soru yoktur.
Çok önemli bir dayanak daha vardır; ders izlencesinin yarısı kültür, yazın, sanat dersidir. Asıl kıyamet de bundan koptu. Yoksa çok önemli olmakla beraber, sömürücü kesimler iyi demirciden, iyi marangozdan, iyi tarımcıdan, iyi sağlıkçıdan o kadar rahatsız olmazlardı. Giderek işlerine bile gelirdi.
Ne ki kültürlü, bilinçli, özgür insan! İşte bu olamazdı ki bu insanı yaratan da kültür dersleriydi; klasik yapıtlardı, romandı, müzikti, resimdi, felsefeydi… Yinelemek zorundayız: Siz bugün ders izlencesinin yarısı kültür derslerinden oluşan bir okul, MEB, eğitim ortamı… biliyor musunuz? Giderek dünyada?.. Finlandiya eğitim sistemi denir ya köy enstitüleriyle olağanüstü benzerliği rastlantının ötesindedir, anlamlıdır.
Dil Devrimine KE katkısı çok önemlidir ama az değinilir. KE öğrencileri Türkçenin en yalın, öz durumunu, çağrışım varsıllığını canlandırdıkları gibi, yazıya dönüştürmüşlerdir. Yazdıkları yapıtlar tertemiz bir Türkçeyledir. Türkçenin babası sayılabilecek Emin Özdemir’in üstün emeğini anmadan geçmemelidir.
Yurdun her bölgesine dengeli dağılım sözkonusudur. 21 köy enstitüsü… İlgili bölgenin gereksinimi neyse ona dönük yapılanmış, eğitim vermiş enstitü anlayışı. Örneğin Karadeniz’deki enstitü balıkçılık eğitimi de verir.
KE’ni kapatan güç Mustafa Kemal Atatürk’ün adeta ölümünü beklemiş derebeyi (ağa), dinci, işbirlikçi, tefeci, emperyalist güçbirliğidir. (Kesimlerin adları bilinçli yazılmıştır.) Yaklaşık 200 köyün ağası Kinyas Kartal bu gerçeği açıkça belirtir. Komünizm suçlaması için yok öyle bir şey demeğe getirir.
Sabri Tığlı’yla söyleşisinde Kinyas Kartal açıkça söyler: “Ne kömünizmi” der. “Köy Enstitüleri kesinlikle komünist bir uygulama değildi. Doğu’daki beylerin, şeyhlerin, ağaların içinde en yüksek öğrenimi olanlardan birisi benim. Köy Enstitüleri bizim devlet üzerindeki gücümüzü ortadan kaldırmaya yönelik uzun vadeli ve çok akıllı bir uygulamaydı. Biz buna katlanamadık, biz bunu içimize sindiremedik. En aydınları olan ben bile katlanamazdım, onlar hiç katlanamazlardı. Bunun için Demokrat Parti’yle pazarlığa giriştik, kaldırılmasını koşul olarak ileri sürdük.” “DP ile pazarlığa girdik, kapattık” diye konuşur (Tığlı’dan aktaran Kut, 1996-ayrıca Turhan, 2013 ve Eşme, 2009). (Başka konularda anıları, sözlü tarih kaynaklarını güvenilir sayanların, bu kaynağı yalanlamaya kalkmaları da bir başka tutarsızlıktır.)
Kinyas Kartal böyle söylüyor. Eskişehirli ağa Emin Sazak köy enstitülerinin kuruluşunu desteklemiş, diyenler bile var! Öyleyse ağalar enstitüleri kapatmış olamazlar! (Bunları ve nice zırvayı “sollu” - bilerek solcu demiyorum – liboş takımı üyeleri savlamaktalar. Emin Sazak öyle ilerici, köylülerin eğitilmelerinden yana ki kendi egemenliğinin sarsılmasına razı. Öylesine ülkü adamı!.. Oysa 1945 yılında TBMM Çitçiyi Topraklandırma Yasa Tasarısının görüşmelerine ara verilip bütçe görüşmelerine geçildiğinde söz alan Emin Sazak, köylüsever gözükerek sözü köy enstitüleriyle gidilen yola getirir: “Okul parası diye köylülerin davarları, sığırları, öküzleri, yatakları satılmaktadır. Köylüye efendi deniliyor oysa kent ve kasaba okulları devlet tarafından yapılıyor… Köy Enstitülerinde gidilen yol iyi değildir” der.
Ayrıca ÇTY tasarısının bazı maddelerine üyesi olduğu komisyonda, T.C. Berker ve A.Sungur’la birlikte Sazak da “muhalefet kaydı” koyar. Emin Sazak konuşmasında: “Alnımın teri ile, kafamın çalışmasıyla elde ettiğim toprakları verirken acı duymaz değilim. Hissim vardır. Herhangi biriniz böyle bir şeye uğrarsa ne yaparsınız? Araya insanların menfaati giriyor. Bir tabir vardır, ‘El başından saç yolmak kolay’ derler. Başından saçı yolunmayan bunun acısını bilmez ki” demektedir (İnan, 2002: 58). Şaşılacak bir şey yok. Alın terinden söz etmesi gülünç ama sınıfsal çıkarının gereğini yapıyor.
Sollu liboşların tek tek dillendirmek gerekmeyecek başka birçok savları var. Buna göre:
KE Kürtleri ve diğer toplulukları asimile etmek için kurulmuş.
KE yeterince milliyetçi bulunmayan halkın, köylünün milliyetçi yapılması için kurulmuş.
KE Nazilikle çok benzermiş.
KE angarya varmış. (Her şeyi kendileri – öğrenci, öğretmen - yaptığından dolayı Emin Sazak da çok üzülmüştü! Anımsayınız…
KE köyden kente göçü engellemek amacıyla kurulmuş.
Cumhuriyet zaten dilenci karşıtıymış, düşmanıymış.
Sözkonusu savların ayrıntıları için bakınız: (Karaömerlioğlu, 2001-2013-2014; Buğra, 2004).
Ayrıca sollu liboş olmasalar da başka hiçbir konuda bir araya gelemeyecek iki ünlü yazarın, Attilâ İlhan ile Kemal Tahir’in köy enstitüleri yaklaşımları örtüşür. Attilâ İlhan’ın bakışına, bir türlü kurtulamadığı İsmet İnönü karşıtlığı egemenken, Kemal Tahir’e göre KE “Bulgaryalı” bir bürokratın despot uygulamalarıdır. “Bozkırdaki Çekirdek” kitabının adı bile alaysıdır. Onca başarıyı görmez, görmek istemez.
Kendileri bilirler, diyesiyiz ya, yaşamdan bu anlayışlarıyla göçüp gittiler.
Bir dönem köy enstitülü yazarlar “köy – kır edebiyatı” yapmakla bile “suçlandılar.” Mantığa bakar mısınız? Nüfusun %80’i kırlarda yaşadığı dönemde inceyazın (edebiyat) köyü, köylüyü, kır çelişki ve çatışmalarını konu etmemeliymiş. Daha saçma bir şey düşünülebilir mi?
Yukarıda bir bölümünün adlarını andığımız köy enstitülü yazarlar Türk yazınında toplumcu gerçekçiliği başlattılar. Bununla kalmadılar; kendi yazın süreçlerini gelişme yönünde değiştirme yeteneğini de gösterdiler. Sözgelimi Adnan Binyazar’ın, Emin Özdemir’in yıllara yayılan, dönüşen yapıtları bu ilerlemenin en somut kanıtıdır.
Ulusumuzun da insanlığın da köy enstitüleri kazanımlarına olan gereksinimi sona ermemiştir; yakıcı biçimde sürmektedir. Ne ki köy enstitüleri tarihsel felsefesine uygun, devrimci bir yönetimle anlamlıdır.
Kaynaklar
Buğra, Ayşe, “Devletçi Dönemde Yoksulluğa Bakış ve Sosyal Politika ‘Zenginlerimiz Nerede?’”, Eşme, İsa, “Köy Enstitüleri Neden Kuruldu, Neden Kapatıldı?”, Cumhuriyet Gazetesi, 14 Nisan 2009. İnan, Süleyman, “Mıhalefette Adnan Menderes – 1945-1950”, TC Süleyman Demirel Ünv. SBE Yayımlanmamış Doktora Tezi, 2002, Kabadayıoğlu, Ceylan Adanalı, “Finlandiya Eğitim Sistemi ile Köy Enstitülerinin İnanılmaz Benzerliği”, Cumhuriyet gazetesi, 14 Ocak 2017. Karaömerlioğlu, M. Asım. “Türkiye’de Köycülük”, BORA, Tanıl / GÜLTEKİNGİL,Murat (der.), Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce (Kemalizm), İletişim Yayınları, İstanbul, 2001,s.284-298, __ “Orada Bir Köy Var Uzakta-Erken Cumhuriyet Döneminde Köycü Söylem”, İletişim Yayınları, 2014 __ “Erken Dönem Türk Edebiyatında Köylüler”, Doğu Batı Dergisi, Edebiyat Üstüne, S. 22, 2013 Kut, Dursun, “Kinyas Ağa Köy Enstitülerini Nasıl Kapattı?”, Cumhuriyet Gazetesi, 20.7.1996 Turhan, Kaan, “Köylü / Çiftçi Aydınlanmasında Köy Enstitüleri’ne Ağa Engeli”, İlk Kurşun Gazetesi, 15 Nisan 2013,
"Günay Güner | Köy Enstitüleri üzerine sınıfsal çözümleme" haberi, 19 Nisan 2019 tarihinde yazılmıştır. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Günay Güner | Köy Enstitüleri üzerine sınıfsal çözümleme haberi 2019 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Günay Güner | Köy Enstitüleri üzerine sınıfsal çözümleme 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 22 Kasım 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.