Laikliğe neden sahip çıkmalıyız?

Laikliğe neden sahip çıkmalıyız?

Laikliğe neden sahip çıkmalıyız? Aydın TONGACumhurbaşkanı olmadığı zamanlarda onun yerine vekâlet eden ve aynı zamanda “milletin meclisinin'' başkanı da olan İsmail Kahraman, İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği AY-BİR'in düzenlediği "Yeni Türkiye...

Aydın TONGA
Cumhurbaşkanı olmadığı zamanlarda onun yerine vekâlet eden ve aynı zamanda “milletin meclisinin'' başkanı da olan İsmail Kahraman, İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği AY-BİR'in düzenlediği "Yeni Türkiye Konferanslarının'' altıncısında yeni anayasa ile ilgili düşüncelerini şöyle ifade etti:  “Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır. Dünyada üç anayasada laiklik var. Fransa, İrlanda, bir de Türkiye'de var. Tarifi de yok. İsteyen, istediği gibi bunu yorumluyor. Böyle bir şey olmamalıdır. Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım." [i]

Her açıdan incelenmeye ve izah edilmeye muhtaç bu açıklamalar elbette bir yazının sınırları içine hapsedilmeyecek kadar çarpıcı ve önemlidir. Zira burada Kahraman, laiklik ilkesinin yeni anayasada olmaması gibi son derece tehlikeli bir söyleme başvurmaktadır.

Tehlikeli diyoruz çünkü laiklik, bırakın egemen dinin dışında kalan insanların ya da inançsız kitlelerin yaşama hürriyetini, egemen din içinde kalan insanların bile inanç özgürlüğünü güvence altına alan yaşamsal bir insanlık kazanımıdır. Öyle ki tüm ortaçağ boyunca Hıristiyanlık adına insanları diri diri ateşte yakan, engizisyon mahkemeleri gibi zulüm mahkemelerinde insanlık suçlarına imza atan; büyücüleri şeytanın ortağı olarak gören, doğal afetleri ve hastalıkları bile dini sapkınlıkların sonucu olarak tanımlayan zihniyete karşı verilmiş büyük bir savaşın zaferidir laiklik.

İSLAM HUKUKU YORUMA YER VERİR Mİ?

Meclis başkanı Kahraman diyor ya, “Laikliğin tarifi yok, isteyen istediği gibi yorumluyor'' diye, yorum başka bir olgu ilke başka bir olgu. Burada esas ölçüt, herhangi bir dini inancın toplumsal yapıya nüfuz ederek, mevcut hukuki rejimi ele geçirme tehlikesinin önüne geçecek yasaların belirlenmesi; laiklik ilkesinin bu çerçevede uygulanmasıdır. Kaldı ki, yorumun olması da belirli ölçüler içerisinde katılımcı bir toplumun inşası için bir zenginlik, olumlu bir özelliktir. Peki, aynı şeyi laikliğin olmadığı, hukuki kuralların dini olduğu öne sürülen yasalara göre oluşturulduğu toplumlar için söylemek mümkün mü? Elbette değil, tarih ve güncel bu durumun örnekleri ile doludur. Bir kere, İslam hukukunun referans kaynaklarını oluşturan fıkıh kitapları hala geçerlidir ve unutmayalım bu kitaplar bin yıldan daha fazla bir zaman öncesinde hazırlanmıştır. Öyle yorum değerlendirme falan yapmanızda mümkün değildir. En azından Ortodoks İslam anlayışını bunu savunur.[ii]

Çünkü sizin İslam konusunda kanun koyabilmeniz için taşımanız gereken belli başlı şartlar vardır ki; bugün itibariyle bu şartları taşımak imkânsız kadar zor bir durumdur. Bu durumda “müçtehit'' olarak tanımlanan kimselerin koyduğu kanunlar ezeli ve ebedi nitelik taşıyan kanunlar gibi işlev görür; bu durum insanın aklına, ferasetine saygısızlık olduğu kadar dünya barışı içinde büyük tehlikedir. Öyledir çünkü söz konusu yasalara göre el kesme cezasından tutun, sürgüne, kırbaç cezasına; oradan taşlayarak öldürmeye, esirleri köle ve cariye olarak kullanmaya kadar giden kabul edilemez bir zihniyet vardır. İşte laiklik, din adına yoruma bile izin vermeyen bu bağnaz zihniyetin önüne geçen bir ilkedir. Bu ilkeye karşı çıkmak aynı zamanda totaliter, teokratik din yorumuna cevaz vermek anlamına gelmektedir. Asıl meselede bu zaten; bu yoruma izin verilebilir mi?!

Bakın bazı ülkeler din adına şu hükümleri uygulamaktadır.  

  • Ceza, zina ve sarhoşluk davalarında kadınların şahitliğini kabul etmemekte;
  • Kadınların ceza davalarında hükmüne başvurmamakta,
  • Kadınların cemaate liderlik veya hükümete başkanlık edemeyeceği savunmakta,
  • Tecavüzü suçu bir şekilde bağışlanırsa tecavüzcüye tecavüz ettiği kadına evlilik çeyizi eşdeğeri miktarı tazminat olarak vererek cezadan kurtulmasına izin vermekte..

Bakın bugün dahi Müslümanların yaşadığı ülkelerin neredeyse tamamında demokrasi yerleşik bir düzen halini alamamıştır. Büyük oranda iç savaşlar devam etmekte ve esas olarak kadın hakları konusunda yasalar oldukça antidemokratik bir özellik arz etmektedir. Dahası düne kadar ağırlıklı olarak Müslümanların yaşadığı pek çok ülkede köleliğin olduğunu görürüz. Örneğin Suudi Arabistan ve Yemen 1962’de, Birleşik Arap Emirlikleri 1963’de ve nihai olarak Umman ancak 1970’de köleliği kaldırabilmiştir. Bu durumun en önemli sebeplerinden birisi de şüphesiz İslam fıkhında devlet yöneticisine köle ve cariyelikle ilgili hak tanınmasıdır. Diğer bir ifade ile devlet başkanı savaş esirlerini köle ve cariye olarak kullanabilir. Bu hakikatin ibretlik bir hali Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanmış, devlet yıllarca köle ve cariye satışını serbest bıraktığı gibi, bir de bu satıştan gelir elde etmiştir.

LAİKLİK OLMAZSA...

Hadisenin başka bir tarafı ise laikliğin aynı zamanda inananlar içinde barışı ve bir arada yaşamı olanaklı kıldığı gerçeğidir. Gerçek diyoruz zira gerek tarihsel olarak gerekse günümüzde dinin ancak bir yorumu, din adına devleti temsil edebilmiştir. Bunun dışında kalan diğer yorumlar yine “gerçek İslam’ı'' kendilerinin savunduğu iddiası ile muhalif olmaya devam etmişlerdir. Konu bu noktada oldukça uzun ama şu kadarını söyleyelim ki, IŞİD adlı örgüte göre İsmail Kahraman tağuti rejimin bir bakanıdır. Yani bu rejim Allah’ın hükümlerine sırt çeviren, isyancı ve sapkın bir rejimdir. Dolayısıyla bu rejim kâfirdir de. Daha doğrusu anılan örgüt mevcut iktidarı ve orduyu böyle tanımlar. Kafirin dinde hak ettiği cezayı ise mezhep alimleri “ölüm'' diye buyurmuşlar; ötesini konuşmaya gerek var mı?

Ekmek gibi su gibi bir değer, yaşamsal bir ihtiyaç, insan aklı ve kalbinin temiz kalması için elzem bir kale gibidir laiklik. Hayatı zehreden dogmalara, inananları bile isyan ettiren zorbalara, yüzündeki hınçtan dilindeki sözü gözükmeyen eli kanlı silahlı bağnazlara karşı bir insanlık kelamı, bir direniş sözü, bir kadim zaman yoldaşıdır laiklik. İnsanlığın “ortak değeri'' ve elbet inanç dünyasının yegâne koruyucusudur laiklik. Sözümüz odur ki, şimdi ve geleceğimiz için ekmeğimize, aşımıza, emeğimize sahip çıktığımız kadar sahip çıkmalıyız laikliğe.

[i]

"Laikliğe neden sahip çıkmalıyız?" haberi, 27 Nisan 2016 tarihinde yazılmıştır. 27 Nisan 2016 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Laikliğe neden sahip çıkmalıyız? haberi 2016 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Laikliğe neden sahip çıkmalıyız? 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 03 Mayıs 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 12:03 3 Mayıs 2024 günlük burç yorumları!
  2. 11:54 Fransa ve Japonya, İlişkileri Güçlendirme ve Hint Pasifik'teki Özgürlüğü Koruma Konusunda Anlaştı
  3. 11:40 CHP Genel Başkanı Özel'den Dünya Basın Özgürlüğü Günü mesajı
  4. 11:31 Oyuncu Çiçek Dilligil'in oğlu Ardahan Toprak cinsiyet değiştirdi: Yeni adı Ayda
  5. 11:20 Ali Yerlikaya, 1 Mayıs sonrası yapılan ev baskınlarının görüntülerini paylaştı
  6. 11:18 Huzurevinde bıçaklı saldırı: 2 kişi yaşamını yitirdi
  7. 10:56 Akit yazarı, Cumhur'a seçim mağlubiyeti sebebiyle hesap sorulması gereken yerleri sıraladı
  8. 10:45 Bir dizi için daha final kararı alındı
  9. 10:41 Carlos Sainz Audi'nin F1 teklifini reddettiği iddialarını yalanladı
  10. 10:34 Cem Küçük: AK Parti bence geç kalıyor, hemen değişim yapmalı
  11. 10:29 Arkadaşına IBAN'ını verdi, hapse girdi
  12. 10:25 Nisan ayı enflasyon rakamları açıklandı
  13. 10:22 ENAG: Yıllık enflasyon yüzde 124,35
  14. 10:16 Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal: İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon
  15. 09:53 New York’ta Rıza Sarraf ve Halkbank aleyhine açılan tazminat davası beklemeye alındı
  16. 09:48 Karar yazarı Akif Beki: CHP ile Gezi mahkumlarını salma pazarlığı mı?
  17. 09:41 Bursa’da koltuk fabrikası iflas etti: Alacaklılar eşyaları yağmaladı
  18. 09:36 Bahar dizisindeki çekim hatası sosyal medyada gündem oldu
  19. 09:30 Serpil Çakmaklı yıllar sonra her şeyi itiraf etti: Aldatıldığımı gözlerimle gördüm
  20. 09:20 Karar yazarı Ahmet Taşgetiren: Belli ki 31 Mart sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
ABC Kritik Haberleri