Ali Kaya Soysal
Ali Kaya Soysal - Ligde heyecanlı cumartesi

Ligde heyecanlı cumartesi

Cumartesi akşamüstü Rize-Beşiktaş ve bir saat sonra Trabzon-Fenerbahçe maçları vardı, Karadeniz de oynanan bu kritik karşılaşmaların ikincisinden başlamak istiyorum...

Trabzonspor - Fenerbahçe maçı ikinci yarı oynanacak erken finallerden biriydi bana göre, ayrıca 45 senelik büyük rekabetin sıkça yaşanan gerginlikler, olaylar açısından sahaya nasıl yansıyacağı merak konusuydu...

Maça sarı-lacivertliler adeta "1 avansla" başladılar... Henüz 48.saniyede Kruse nin nefis golü Akyazı  Şenol Güneş Kompleksin de şok etkisi yarattı... Fenerbahçe, golünde verdiği moralle oyunun direksiyonunu eline geçirdi... 15. dakikada Sörloth'un Kruse'ye nazire yaparcasına kaydettiği beraberlik golü oyunu dengeler diye düşünürken İstanbul temsilcisi dakikaları forse etmeye devam etti.

Orta alanda Obi Mikel'in pas hataları Sosa'yı da zor durumlara düşürürken Ozan ve Gustavo'nun yüksek performansı topun daha çok Fenerbahçe de  kalmasını ve sürekli atak yapmasını  sağladı. Bu bölümde Trabzon savunması özellikle stoper Hüseyin ve kaleci Uğurcan'ın çabalarıyla ayakta kalmaya çalışırken 32' de Novak'ın sürpriz golüyle skor 2-1 geldi.

Devre arasına kadar çok gol pozisyonu gördük, Dirar'ın kaçırdığı, Vedat Muriç ve Tolga'nın mutlak gollük şutlarının sahanın yıldızı Uğurcan tarafından önlenmesi ve bunlara karşılık Sörloth'un direkten avuta giden kafası... İlk 45 dakika "atanla tutanın" skora damga vurduğu bir oyun oldu özetle.

Trabzon'da ikici yarıya sahanın etkisizlerinden Yusuf Sarı'nın yerine son dakika transferi Guilherme'yi alarak başladı. Oyun yine Fenerbahçe ağırlıklı giderken 57'de bordo-mavilerin nizami bir golü VAR'a bile gitmeden iptal edildi.

62'de Fenerbahçe yedek kulübesinden hamleler gördük. Tolga ve Dirar'ın yerlerine Emre ve Deniz sahaya sürüldü. İlerleyen dakikalarda ise Rodriguez formasını Ferdi'ye teslim etti.Trabzon kanadında ise Sturridge ve genç Doğan oyuna dahil oldular.

Maçın son bölümlerinde Uğurcan kalesinde adeta devleşti ve arka arkaya 3 net gol pozisyonunda kalesine duvar ördü. Uzatmaların sonuna doğru Muriç'in kafasından filelerle buluşan golde bana göre kaleci Uğurcan'a yapılan bir faul yoktu.

90 dakikanın son düdüğü çaldığında Trabzon büyük coşku yaşarken Fenerbahçeli futbolcular oyun olarak en az bir puan  çıkartabilecekleri,  % 64'e, 36 topa sahip oldukları maçı kaybetmenin şaşkınlığı ve üzüntüsü  içindeydiler.

Hakem Ali Palabıyık a gelirsek; ben bu kardeşin hakemliğini pek tutmam oldum olası, öyle hatalı kararlar verdi ki, en çarpıcı 2 örnekle noktayı koyalım:

- İki ekibinde birer golü kendi kararıyla "güme" gitti...

- Serdar 4 sarı karttan 2 kez atılmalıydı...

Diğerlerini saymıyorum bile, bu kadarı yeterlidir herhalde...

Karşılaşmanın en sevindirici yönü ise  hafta başından beri gerilen 90 dakikanın gerek sahada, gerekse tribünlerde olaysız kapanmasıdır. Bana göre bunun en büyük nedeni Serdar ve Pereira dışındaki futbolcuların sadece futbolu düşünmeleriydi. Çok şükür...

Geçelim Trabzon'un doğusundaki Rize de oynanan maça. Gözler hafta içi İnönü Stadında büyük bir şölenle Beşiktaş'ta teknik direktörlük yaşamına başlayan Sergen Yalçın da idi, diyebilirsiniz "Sergen mi çıkıp oynayacaktı?". Tabiki hayır ama, 3 günlük yeni hocanın takıma mental açıdan ne verip ne vermediği konusunda bir done olacaktı.

Önce şunu söyleyebilirim, tüm sakatlar birden iyileşmiş, uzun haftaların bitik kadrosuna heyecan ve arzu gelmiş. Diaby'e bile, bu önemli bir done. Sahanın içine girecek olursam; ilk 45 dakika tamamen Beşiktaş üstünlüğüyle geçti, Siyah - beyazlılar futbolun tüm gereklerini olabildiğince yerine getirdi. Kanat bindirmeleri, oralardan gelen ortalar, ceza alanı civarında verkaçlar, içeriye atılan derin paslar, ki onlardan biri 29'da Burak tarafından  golle sonuçlandırıldı.

Bu takımın atak yönü, savunmada ise en çok dikkatimi çeken kaptırılan topların ardından hızla geriye dönülmesiydi. Çünkü Rize takımı özellikle Aminu, Oğulcan ve yeni transfer Skoda ile kontraya çıkmada mahir, demek ki bu konu Sergen Hoca ve ekibi  tarafından öngörülmüş...

Ancak geçmişten gelen bazı yerleşmiş negatif alışkanlıklar hemen yok olmuyor, ne gibi mi? Mesela Caner'in oyun disiplininden kopup kanadından sürekli adam kaçırması. Ruiz'in alan markajı eksikliği, Elneny'nin top almak için savunmanın çok içerilerine girmesi, Atiba ve Ljajıc in topla buluştuğunda önce eksenleri etrafında bir kaç kez dönmeden pas yapmamaları ve hücuma yavaş çıkılması vs...

Düşünün ilk yarı Beşiktaş Rize'ye topa sahip olmada %72'ye 28 üstünlük sağlamış, garanti pas yüzdesi de yüksek, ama bu pasların büyük çoğunluğu 1. bölgeden 2. bölgeye geçerken yapılan lüzumsuz, bıktıran, rakibin kendi alanında yerleşmesine fırsat tanıyan amaçsız paslar. Bu konu Avcı döneminden kalan teknik taktik enkaz. Keşke  hoca  değişikliği ara kampı öncesi  yapılsaydı. Kısa sürede bu sorun nasıl giderilir. Zor..

Tabi birde ferdi hatalar devam ediyor. 35'de Skoda'nın attığı beraberlik golü misali... Sağdan bir orta geliyor, Ruiz'in kafasından yön değiştirip ceza alanına süzülüyor, Vida ve kaleci Karius topu birbirlerine bırakıyorlar, aradan adam yükselip topu boş kaleye gönderiyor. Futbol tabii ki hatalar oyunu, bunlar olacak, ama koskoca sezonda bir iki kez olur, defalarca değil.

Beşiktaş üstün oynadığı 45 dakikayı skor olarak rahat bitirmesi gerekirken saçma bir golle soyunma odasına beraberlikle gitti. İkinci yarının ilk bölümünde Rize takımı önce oyunu dengeledi, sonra forse etmeye başladı. Ürünü olarak da 2 gol pozisyonu buldu. 60'da Aminu'nun hızlı kontrasında attığı şut direkten dışarı gitti, 70'de ise Karius ile karşı karşı kaldığında topu dışarı gönderdi.

Bu arada Beşiktaş takımı ne yapıyordu? Ağır hücuma çıkmalar, pas hataları, gününde olmayan Atiba ve Elneniy'nin kolay çalım yemeleri, adam kaçırmaları, Burak'a atılan topların kolay kaybı. Bu dakikalarda düşündüm, kenardan kim girip bu manzarayı değiştirir diye, isim bulamadım. Nitekim 74'de Diaby çıktı vasat Boyd girdi. Bu bağlamda kontratı fesh edilen Orkan ve Feyenoord'a kiralanan Oğuzhan geldi aklıma. Bunlara Sergen hoca onay vermiş olmalı, bana göre şu kadro darlığında çok yanlış. Neyse...

79'da Ljajıc'in ısrarla ceza alanına sürüklediği topu sağdaki Gökhan Gönül'ün önüne yuvarlaması ve onun uzak köşeye vurduğu sert şutun ağlarla buluşması sonucu Beşiktaş yeniden öne geçti.

Kalan bölümde çok çalışıp yorulan Ljajıc'in yerine altyapıdan Kartal girdi ve faydalı oldu. Son dakikalarda ise günün çok koşanlarından Nkoudou çıktı Güven girdi. Beşiktaş'ın skoru koruma gayretleri, Rize'nin sonuçsuz çabaları ve hakem Ümit Öztürk'ün son düdüğüyle hasret kalınan 3 puan...

Özetle Beşiktaş galibiyeti hak etti mi? İlk 45 dakikalık oyuna göre evet, ikinci yarıya göre hayır. Yani, beraberlik 90 dakikaya daha adil bir sonuç olarak yakışırdı. Ama, zor bir dönemden geçen, 3 günlük hocasıyla üstelik Rize gibi sert  bir deplasmanda Beşiktaş için "bundan iyisi can sağlığı" olsa gerek...

Ve en önemlisi, Sergen Yalçın'ın ilk maçından moralle çıkması ve ilerisi için futbolcularını daha gönülden motive etmesi, çalıştırması açılarından  çok anlamlı bir saha sonucu. Kendisi de maç sonu basın toplantısında "mealen" böyle söyledi zaten...

Haydi bakalım, başarılar...

Toplam 1897 defa okunmuştur.

Ali Kaya Soysal diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.