1950'de başlayan Türkiye kırılması ne yazık ki ülkeyi bu duruma getirdi. Adnan Menderes'in "her mahallede bir milyoner yaratma" projesi, Marshal yardımları, NATO'ya girme uğruna Kore'ye asker göndermeler, Karaköy'deki genel evlerini badana yaparak, hayat kadınlarını 6. Filo "John"larına peşkeş çeken zihniyet, ilk falsosunu,ama aynı zamanda hatasını 1971 de verdi.
"Üç fidan" darağacına giderken ağızlarından dökülen son cümleler aslında ülkede adaletin ve ahlakın bittiğinin imzasıydı...
Konumuz futbol iken bu başlangıcı niye yaptım? Çünkü, İberya yarım adasında diktatörlerin halkı uyutmak için icat ettikleri "3F"yi öne çıkartmaları bizim Türklere de yansıdı. Doğal olarak kısa sürede futbol afyonunu biz de yuttuk ne yazık ki...
Ancak halkımız bunu sevdi, ülke dertlerine çözüm aramak yerine "cimbom, kanarya, kartal, karadeniz fırtınası" söylemleriyle kavruldu 70 yıldır...
Sonunda öyle bir hale geldik ki, son yıllarda benim tabirimle "derin futbol" doğdu. Güçlü olanın, daha çok bağıranın, kulisi kuvvetli olanın kazandığı bir ortam oluştu. Daha ileri gideyim, yenen golden sonra rakip kulübeyi basan, döve döve maç alan, asaletin kaybolduğu, adaletin zaten battığı bir ortamda bu aciz filmlerden bıktım açıkçası...
Hem de en eski Yeşilçam efsanesi Eşref Kolçak'ın hayatını kaybettiği gün bıktım...
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.