Giordano Bruno (II)
Nolalı Giordano Bruno, birçok Avrupa ülkesini yürüyerek aştı. Keskin zekası ve konuşma yeteneği, akademik çevrelerin ve öğrencilerin yanı sıra saraylarda imparatorların ilgisini çekiyordu. Avrupadaki seyyah yaşamında Prag, hoşgörü ve konukseverliğiyle ağırladı düşünürü. Simyacılar, astrologlar ve düşünürlerle sohbet ediyordu Bruno. Kendisi gibi felsefeci olan Fabrizio Mordenteyi, Çek İmparatoru II. Rudolphun sarayında tanıdı.
Pragda altı ay yaşadı, ardından Dük Enrico Giulio Brunswick-Wolfenbüttelin korumasında protestan Helmstedtde ders verdi. O dönemde din çatışmaları patlak verince Frankfurta geçti. 1591de Latince kaleme aldığı De innumerabilibus, De triplic minimo et mensura ve De nomade numero et figura başlıklı şiirlerini Wechel basımevinde yayımlattı.
Frankfurt her yıl önemli bir kitap fuarına ev sahipliği yapıyordu. Bu fuar sırasında Bruno, Venedikli kitapçı Giovan Battista Ciottiyle tanıştı. Aynı dönemde Venedikli soylu Giovanni Mocenigo, Brunodan bellek sanatı konusunda ders almak istiyordu. Uzun yıllar Fransa, İngiltere ve Almanyada mekik dokuyan Bruno, en sonunda ülkesi İtalyaya dönmeye karar verdi. Engizisyon tehlikesini göz ardı etmese de.
Önce Venedike gitti, ardından Padovaya geçti. Mocenigodaki evine 1592 ilkbaharında geri döndü. Anna Foanın ulaştığı belgeler, düşünürün 19 şubat 1593de Romaya doğru demir alan bir gemiye bindiğine işaret ediyor. Takvim yaprağı 27 şubat 1593ü gösterirken Giordano Bruno, engizisyon hapishanesine girdi. Sıra dışı düşünceleri engizisyon yargıçlarını rahatsız ediyordu. Yedi yıl tutsak yaşamı sürdü. 17 şubat 1600de ilk kez hapishane dışına çıkarıldığında düşünceleri konusunda hiçbir zaman geri adım atmayan, Katolik kilisesine boyun eğmeyen, yargıçların karşısında hiçbir zaman eğilmeyen felsefeci, Campo de Fioride yakılarak öldürüldü.
Vatikan gizli arşivinde saklı belge
Giordano Brunonun ölümünün ardından gündeme gelen tartışmalar ve suçlamaların izini Anna Foa, arşiv belgeleri arasında sürdü. Bir dönem Brunodan bellek sanatı konusunda ders alan ve düşünürü yakından tanımak isteyen soylu Giovanni Mocenigo, engizisyon mahkemesine Brunonun Tanrı inancı olmadığını anlatmıştı.
Din adamı Celestino da Verona, Bruno gibi kilisenin kurallarına karşı geldiği suçlamasıyla mahkum edilmekten son anda kurtuldu. 1593te serbest bırakılan Celestino, Giordano Bruno hakkında engizisyona suç duyurusunda bulundu. Da Verona, Brunoyu kendisine karşı tavır almakla suçluyordu. Düşünürü hedef alanlar arasında dört hücre arkadaşı da vardı; Karmeliten rahip Giulio da Salo, Napolili marangoz Francesco Vaia, Matteo de Sivestris adlı bir şahıs ve Latince dersleri veren Udineli bir genç.
Foa, Brunoyu yargılayan Romadaki engizisyon mahkemesinin tutanaklarına ulaşamasa da yargı süreci konusunda Vatikan gizli arşivinde saklı kalan, çok önemli bir belgeyi gün ışığına çıkardı. Gerçekte bu belgenin varlığı, 1887de biliniyordu. Ama daha sonra kayıplara karıştığı iddia edildi. 1940da Vatikanda görevli Monsenyör Angelo Mercati, bu belgenin Giordano Brunonun Roma engizisyon mahkemesince yargılandığı dava tutanaklarının bir tutarı olduğuna vurgu yaptı. Engizisyon yargıçları arasında saklı tutulan bu belgelere yıllar sonra ulaşan Anna Foa, tutanaklarda kayıtlı kalan Brunoya yönelik suçlamaları şöyle aktarıyor.
Nolalı düşünürü hedef alan ilk suçlama, Giordano Brunonun Katolik dini, onu temsil eden dini kurum ve memurlarına yönelik gerçek dışı düşüncelere sahip olmasıydı. Özetle Katolik dininin kurallarına karşı gelmekle suçlanıyordu felsefeci. Ne Tanrıya ne de Azizlere inanmadığı için dinsiz ilan edilmişti. Katolik karşıtı olduğu için İngiltere, Fransa ve Almanyada konuk edilmişti, bu ülkelerde daha çok gerçekleri anlatan düşünür kimliğiyle tanınmıştı.
Tutanaklarda Brunonun İsa peygamber konusunda aykırı düşüncelere sahip olduğu, İsayı peygamber değil mucizeler yaratan bir büyücü gibi gördüğü aktarılıyor. Düşünür, Hıristiyanlığın simgesi hacın kökeninin Mısırlı Tanrıca İsise dayandığını, Hıristiyanların bu simgeyi antik Mısırdan çaldıklarını ve İsanın çarmıha gerilmesi efsanesini ortaya attıklarını aktarıyor. Brunoya karşı tanıklık yapan din adamı Celestino da Verona, düşünürün İsayı hedef alan belalar okuduğunu dile getiriyor.
Çeşitli tanıkların ifadelerinde Brunonun cehennemin varlığını reddettiği, cennet ile cehennem arasındaki arafı daha mantıklı gördüğü dile getiriliyor. Giovanni Mocenigonun ifadesinde ise Brunonun Meryem Ananın İsaya hamile kaldığı zaman bakire olduğuna inanmadığı da geçiyor..
Giordano Brunonun düşünür kimliğine yönelik yapılan en sert suçlama, evrende başka birçok dünyanın var olabileceğini öne sürmesiydi. Sonsuzluk kavramına tartışmaya açarken dünyanın Tanrı tarafından yaratıldığını reddediyordu. Düşünür,yıldızların bir dünyayı temsil ettiğini söylerken Katolik kilisesinin kozmolojisine karşı geliyordu.
Peygamberler kurnaz ve yalancıydı
Bruno, Musa peygamberi, kurnaz bir büyücü, bütün peygamberleri, kurnaz, sahte ve yalancı adamlar diye anıyordu. Mocenigonun suç duyurusunda kadınların Brunonun hoşuna gittiği, kilisenin bu yönde insanın doğasın a karşı katı kurallar getirmesini eleştirdiği de aktarılıyor. Brunonun kilise hiyerarşisini reddetmesi, ve dini yöneticilere baş kaldırması engizisyon yargıçlarının tepkisini çekti.
Romadaki duruşmalarda Bruno yargıçlara reinkarnasyona inanmadığını, Protestanlar ve Kalvinistleri takip etmediğini anlatırken, evrende başka dünyalar olabileceği yönündeki düşüncesine hep sahip çıktı. Her zaman savunduğu ruh göçünün dini değil felsefi bir boyutta tartışılabileceğini savundu. Tanıkların ifadesinin tersine düşünür, ne İsa peygambere ne de Katolik kilisesine karşı bela okumadığını, büyüyle ilgilenmediğini ifade etti.
Giordano Brunonun yargıç karşısına çıktığı Romadaki engizisyon mahkemesi doğrudan Engizisyon Kutsal Cemaatinin atadığı komiserlerden oluşuyordu. Mahkeme heyetine Domeniken Alberto Tragagliolo başkanlık ediyordu. Tragagliolo aynı yıllarda düşünür Tommaso Campanellanın da yargıcıydı. Bu hakim, Bruno davası boyunca genel komiserlik görevini düşünürün ölüme mahkum edildiği 1600 yılına kadar sürdürdü.
Bruno davası dosyalarında düşünüre yönelik yeterince kanıt olmayan sayısız suçlama vardı. Bazı suçlamalar, Brunonun kilisenin kurallarına karşı yaklaşımına, Katolik kilisesiyle çatışan ülkelere yaptığı seyahatlere, kiliseyi eleştirmesine, özgür tavrına, kutsal simgelere karşı sert tutumuna odaklanıyordu.
Yargıçları ürküten, felsefi düşünceleriydi
Gerçekte felsefi konulardaki düşünceleri, engizisyon yargıçlarını daha çok tedirgin ediyordu. Yaşadığı sürece yazdığı kitaplar, düşüncelerini aktardığı birer kanıttı. Bütün duruşmalarda Bruno, yazdığı kitaplara sahip çıktı. Özellikle ruh göçü konusundaki düşünceleri yargıçları huzursuz etti. Çünkü Katolik dini, ruh göçünü kabul etmiyordu. Ama Bruno, ruhun sonsuzluğuna, bir candan ötekine göç ettiğine inanıyordu.
Brunonun felsefi görüşleri, engizisyon yargıçlarınca din karşıtı görüşlerine eş sayıldı. Mahkeme, Brunoyu yargılarken felsefi görüşlerini dini kimliğiyle aynı eksende değerlendirdi. Bu açıdan ağır bir suçlamayla karşı karşıya geldi Bruno. 1940da Monsenyör Mercatinin Vatikan kütüphanesinde gün ışığına çıkardığı belgede düşünürün Katolik doktrini ile bağdaşmayan bilimsel görüşleri nedeniyle ölüme mahkum edildiği vurgulanıyordu.
Giordano Bruno, kilisenin kurallarına karşı çıktığı için ilk kdz yargılanıyordu. Bu ayrıntı dikkate alınsaydı ölüme mahkum edilmesi önlenebilirdi ama düşünürün felsefi düşüncelerinden korkan yargıçların kararı, bu dramatik sonu önlemeye yetmedi.
Tüm yargı süresince düşünürün bir kez işkenceye uğradığı, bunun da sansüre uğrayan kitaplarıyla ilgili sorgulandığı 1597de mahkemenin emriyle sorgunun derinlemesine yürütülmesi için yapıldığı belirtiliyor.
Giordano Bruno, 17 kasım 1599da Katolik kilisesine karşı geldiği için ölüme mahkum edildi.. Tutuklu bulunduğu dönemde düşüncelerinden pişmanlık duyabileceği için bir süre beklendi. Ancak Bruno, her zaman düşüncelerine sahip çıktı ve hiç geri adım atmadı. En son bütün teologların önünde bilimsel doktrinlerini savunmak istedi. Ama bu talebi, düşünürü ateşe götüren sonunu hazırladı. Mahkeme, Giordano Brunoyu kilise birliğinden çıkardı. Kitaplarının San Pietro meydanında yakılmasına ve Yasak Kitaplar listesine alınmasına karar veridi.
Schoppenin notlarında, ölümün eşiğindeki Bruno
Giordano Brunonun ölüme mahkum edildiği duruşmayı takip eden bir tanık vardı. Bu genç tanık, Luteran bir Alman iken Katolik dinine geçen Kapsar Schoppeydi. Schoppenin notlarında, Brunonun mahkeme heyetinin kararını önce diz üzeri oturarak dinlediği, ardından ayağa kalkarak, Beni ölüme yollarken siz benden daha çok korkuyorsunuz! dediği geçiyor..
Schoppenin günlüğüu, ölüm cezasının uygulandığı günle noktalanıyor, Giordano Bruno, bugün ateşe verileceği meydana götürüldü. Ölümün eşiğinde kendisine İsa peygamberin sureti gösterildi ama o bakmayı reddetti. Sanırım düşlediği başka dünyalara Romada kendisine nasıl davranıldığını anlatmayı düşünüyordu. Acımasız bir biçimde yakılarak öldürüldü.
Anna Foanın vurguladığı gibi, Giordano Bruno davasından bugüne ulaşan belgeler, tutanaklar, notlar ve tanıklıklar farklı Bruno portreleri getiriyor okurun önüne; İsyankar ve özgür bir kişi, Aristoteles karşıtı bir düşünür, başka dünyaların varlığını öngören bir bilim insanı, siyasi bir reformcu, felsefi düşüncelerine ve yazdığı kitaplara sıkı sıkıya sahip çıkan gerçek bir düşünür, Kilise karşıtı bir Giordano Bruno.
Giordano Bruno,önce felsefe tarihçisi Antonio Corsanonun (1899-1989) ardından siyasetçi ve tarihçi Luigi Firponun (1915-1989) araştırmalarında ortaya çıktığı üzere Avrupada on beş yıl dolaştıktan sonra İtalyaya geri döndüğünde siyasi ve dini bir reform gerçekleştirmeyi tasarlıyordu. Birleşik bir Avrupa düşleyen Bruno, etik, barışçı ve felsefi, yapısında dogmalara yer vermeyen bir inanıştan yanaydı...
Katolik Kilisesinin Yasak Kitaplar listesine Nolalı Brunonun kitapları da katıldı.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.