Hasan Güneş
Hasan Güneş - Eğitimciler tartışıyor(2) : Eğitimde Gelecek Önerileri

Eğitimciler tartışıyor(2) : Eğitimde Gelecek Önerileri

EĞİTİM-İŞİN EĞİTİMDE GELECEK ÖNERİLERİ

Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, Türkiyenin eğitim sorunlarıyla alakalı görüşlerini gazetemiz yazarı Hasan Güneş ile paylaştı.

2002 yılından sonra Türk Eğitim Sistemi dinsel bir modele doğru dönüşmeye başlamıştır. AKP, 16 yıllık iktidarı döneminde dinsel eğitim konusunda hedeflerine ulaşmak için, müfredatta 5 kez köklü değişiklik yaparak, eğitimin niteliğinde önemli bir düşüş gerçekleştirmiştir. 

AKP iktidarında eğitim çalışanları siyasi baskı altına alınmış, liyakat ilkesi yok sayılmış, çağdaş, bilimsel, laik eğitim hedef tahtasına konulmuştur.

orhan-yildirim-foto.jpg

Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım

Dini vakıf, cemaat ve derneklerin siyasi yapıları, Türk Eğitim Sisteminin temel ilkesi haline dönüştürülmüştür. Zorunlu (kesintili) eğitim 12 yıla çıkarılmasına rağmen ilk ve ortaokullarda okullaşma oranı azalmış, örgün eğitim yerine yaygın eğitim teşvik edilmiştir. 94 yıllık laik, bilimsel ve çağdaş eğitim deneyimi bir çırpıda yok sayılmış, eğitim bilimcilerin görüşleri önemsenmemiştir.

Türkiyede Milli Eğitimin temelleri Cumhuriyetin kuruluş yıllarında atılmış ve genç Türkiye Cumhuriyeti Devletinin inşasında ve ulus bilincinin oluşumunda eğitim, en önemli aktörlerin başında yer almıştır. Kısıtlı ekonomik kaynakları ile başlatılan eğitim seferberliği ile kısa sürede sağlanan gelişmeler, pek çok ülkeye örnek olabilecek niteliktedir.

Cumhuriyet Dönemi eğitimi, uluslaşma süreci ve cumhuriyet değerlerinin özümsenmesi ile laik, tam bağımsız ve çağdaş Türkiyenin oluşumunda da büyük pay sahibi olmuştur.

Köy Enstitüleri gibi dünyanın hiçbir ülkesinde denenmemiş Türkiye Cumhuriyetine ait bir eğitim modeli ile kalkınmaya hız verilirken demokrasi eğitiminin ilk tohumları köylerde atılmıştır.

koy-enstitusu-foto.jpg

Cumhuriyet Dönemi eğitim politikası ile Eğitim Birliği Yasası çıkarılmış, tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde toplanarak, laik ve karma eğitim getirilmiş, eğitimin ilköğretimde kız ve erkek çocukları için zorunlu olması esası kabul edilmiş ve bilimsel esaslara dayalı bir gençlik yetiştirmek hedeflenmiştir.

Eğitimin altyapı eksikliklerinin tamamlanması ve öğretmen ihtiyacının giderilmesi için başlatılan çalışmalar, öğretmen yetiştirme projeleri ile eğitimde dev adımlar atılmıştır.

Cumhuriyetin kuruluşundan 2002 yılına kadar laik, bilimsel, karma eğitim modernleşme aracı olmuş, 2002den sonra yapı dönüştürülerek, dinin öğretimi yerine eğitimin dinselleşmesi ilke edinilmiştir.

2006 yılı ve sonrasında eğitimi dönüştürme yolunda köklü değişiklikler yapılmış, yasa, yönetmelik ya da yasa maddelerine, anayasaya aykırı birçok uygulama ile eğitim kaosa sürüklenmiştir. Laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşarak ulemalardan fikir sorulmaya başlanmış, hurafeler ders kitaplarına kadar girmiştir.

okul-foto.jpeg

Eğitimde özelleştirme ve dinselleştirme hareketleri artarak devam etmiştir. Bunun sonucunda eğitim sistemimiz, geleceğimizin güvencesi çocuklarımızı yetiştirmede oldukça yetersiz kalmış, bilimsellikten ve çağdaşlıktan uzaklaşmış ve ulusal nitelikten yoksun bırakılmıştır.

Cumhuriyetin temel ilkesi olan eğitim hakkı terk edilmiş, eğitim kurumları birer ticarethaneye, okul müdürleri tüccara, öğretmenler tahsildara, öğrenci ve velisi, "müşteri" durumuna düşürülmüştür.

Bir toplumun geleceğini, yetişmekte olan bireylerine verebildiği eğitimin niteliği belirler. Eğitimin en önemli amacı ise her türlü dogmalardan, kalıplaşmış düşüncelerden uzak, özgür ve bilimsel ölçütlerde düşünebilen insancıl yurttaşlar yetiştirmektir.

okul-foto.jpg

Ulusal eğitim politikası, bireyin hakkı ile onun içinde yaşayacağı ve özgürleşeceği toplumun gereksinimleri, ulusal ve evrensel değerler dikkate alınarak düzenlenmeli, uygulanmalıdır. Böylece eğitim, hem insan aklını özgürleştirecek, hem ona yaşamsal becerileri, hem de yurttaşlık bilincini kazandıracaktır.

Eğitimin ulusal, bilimsel, laik, karma, herkes için kamusal ve nitelikli, öz olarak da çağdaş olması gerekir.

Eğitim sistemi, kişilerin çağdaş teknolojiye uygun bilgi ve becerilerle donatılması, her düzeyde ve her alanda kalkınmanın gerektirdiği nitelik ve sayıdaki insan gücünün yetiştirilmesi amacını güder. İnsanı eğitim yoluyla değiştirmeden kalkınma gerçekleştirilemez.

okul-foto6.jpeg

Bu nedenle Eğitim-İş; okul öncesinden doktora eğitiminin sonuna kadar bütün çocukların ve yetişkinlerin her kademe ve türde eğitim hakkından sonuna kadar eşit ve nitelikli olarak yararlanmalarını varlık sebebi olarak kabul eder.

Bu değerlendirmeler ışığında;

ÖNERİLERİMİZ

•          Eğitim sistemimizin ilk üç sıradaki sorunu, eğitime erişememe, bilimdışı eğitim programları ve verilen eğitimin nitelikli olmamasıdır.  Bugün temel bir hak olan "Eğitim Hakkı"nı kullanamayan ve ülkenin her köşesinde hak ihlâli yaşayan çocuklarımız için acil olarak yapılması gereken eğitim alt yapısının geliştirilmesidir.

Erken çocukluk dönemi eğitiminin bireylerin ilerleyen dönemlerdeki eğitim faaliyetlerine olumlu katkısı göz önüne alınarak okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilmeli okullaşma oranları yükseltilmelidir.

Ortaöğretimde okullaşma oranını yükseltmek amacıyla özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde kız çocuklarının eğitime katılmalarını sağlayacak projeler uygulanmalıdır.

okul-foto5.jpg

Kalabalık sınıf mevcutları, ikili eğitim ve ilkokulların halen %30unda uygulanan birleştirilmiş sınıflı eğitim gibi fiziki alt yapı sorunlarının çözülmesi zorunluluktur.

Zorunlu eğitim yaşındaki çocukların örgün eğitim sistemi içine alınması gerekir. Eğitim materyallerinin ve eğitim ortamlarının ülke genelinde dengeli bir şekilde sağlanması için büyük bir eğitim yatırım seferberliği başlatılarak alt yapı sorunu çözülmelidir.

Özellikle büyükşehirlerde imar planlarında eğitim arsası olarak belirlenen yerlere,  vasfı değiştirilen eğitim arsalarına, yeni yerleşim birimlerine çağ nüfusu dikkate alınarak çocukların ilgi, yetenek ve isteklerine cevap verecek türde akademik lise, meslek lisesi, ortaokul, ilkokul ve önokul binaları yapılmalıdır.

• TIMSS ve PİSA gibi uluslararası sınavların sonuçları, Türkiyedeki öğrencilerin önemli bir çoğunluğunun temel düzeyde bilgiye sahip olmadığını göstermektedir. Öğrencilerin, kitap okuma, okuduğunu anlama, anlatma, kavram bilgisi, değerlendirme, ilişkilendirme problem çözebilme becerileri geliştirilmelidir.  Öğrencilerin öğrendikleri bilgileri hayata transfer etmesi sağlanmalıdır.

• Okulda hiçbir dinin ya da mezhebin kurallarının zorunlu olarak öğrencilere öğretilmediği gibi ders kitaplarında dinsel motiflere yer verilmemesi ve öğretmenlerin de her hangi bir dini inancı öğrencilerine empoze etmemesini istemekteyiz. Bireyin özgürlüğünü yalnızca din özgürlüğü olarak algılayan; geleceğimiz olan çocuklarımızın dünyaya bakışını din ile sınırlayan; bunu bizlere özgürlük diye sunan eğitim anlayışını reddediyoruz. Çocukların aklın ve bilimin ışığında eğitim almalarını savunuyoruz.

•          Devlet okullarına devlet bütçesinden son derecede yetersiz mali kaynak ayrılırken, özel okullara çeşitli şekillerde devlet kaynağı tahsis edilmektedir. Bu kaynaklar teşvik kredileri, gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti sağlanması ve doğrudan kamusal fonların bu okullara dağıtılması şeklinde olmaktadır. Bu uygulamaya bir an önce son verilmelidir.

okul3-001.gif

•          Ölçme değerlendirme sistemi yeniden bilimsel ölçütlerle ele alınmalıdır. Sınıf geçme sistemi, not sistemi ve sınav (okul yazılıları) dışındaki yeterlikleri ölçen bir ölçme değerlendirme sistemi hayata geçirilmelidir.

•          Ülkemizde 184 üniversite mevcuttur ve bu üniversitelerin çoğunda eğitim fakülteleri ya da fen edebiyat gibi temel bilimler fakülteleri mevcuttur. Her ilin eğitim sorunlarının çözümünde üniversiteler çözümün bir parçası gibi hareket edecek bir yapılanma kurulabilir. Çünkü eğitim bir bütündür ve tüm paydaşlar bilimsel ölçütlerle bu bütünlüğü sağlamakla görevli olmalıdır.

•          Gerek MEB, gerek YÖK karar verme yetisini kaybetmiştir. Bir kişi dilek ve temennileriyle MEBin ve YÖKün kararlarını, planlarını değiştirmekte eğitimi yaz-boz tahtasına kolayca çevirebilmektedir. Bu iki kurumun bundan sonra bu tür davranışlar içerisine girmemesi için bağımsız bir şekilde oluşacak (TBMM aracılığıyla) bir EĞİTİM BİLİM ÜST KURULU kurulmalıdır. Bu kurulun belirleyeceği kısa-orta ve uzun vadeli bir eğitim ana planı (üzerinde konsensüs oluşturulmuş) topluma güven verecektir. Eğitimde başarı sağlamış ülkelerde olduğu gibi kurulacak ARGE Merkezinde; üniversitelerin Program Geliştirme, Eğitim Teknolojisi, Ölçme ve Değerlendirme uzmanlık alanlarından organik destek alarak bu uzmanlık alanlarındaki strateji belirleme, planlama, uygulamayı izleme ve geliştirme çalışmaları bilimsel bir temele dayandırılmalıdır.

•          Seçmeli dersler adı altında yapılan zorunlu öznel din anlayışına dayalı eğitimden vazgeçilmelidir. İlkokullardaki günlük ders saati beşe, ortaokullardaki ders saati de altıya indirilmelidir. Lise türlerindeki ders yükünde de uluslararası standartlar tutturulmalıdır. Seçmeli ders kavramı gerçek anlamıyla "öğrencilerin yeteneklerini geliştirecek" biçimde düşünülmeli ve okul fiziki koşullarının buna uygun hale getirilerek hayat bulması sağlanmalıdır. Seçmeli dersler, müzik, resim ve beden eğitimi gibi alanlarda hayata geçirilmeli ayrıca beceri geliştirici etkinlikler içermelidir. Klasik "ders" kavramının dışında düşünülmesi ve programın ve haftalık ders çizelgelerinin buna göre düzenlenmesine özen gösterilmelidir.

yok-foto.jpg

•          Tüm programlar, Türkiye Cumhuriyetinin temel değerleri ile bilimsel bulgular, evrensel kültür değerleri, çocukların yaşı ve çok yönlü gelişim hedefleri göz önünde tutularak geliştirilmeli, onların ilgi ve yeteneklerine olabildiğince yanıt vermelidir. Özellikle genel kültüre, sanat ve beden eğitimine tüm eğitim kurumlarının programlarında yeterince yer verilmeli, çocukların çok yönlü gelişip kişilik kazanmalarına olanak sağlanmalıdır.

•          Okulların iç mekânı sadece dershanelerden ibaret olmamalıdır. Buralar beslenmeye, kültürel, sanatsal, deneysel etkinliklere elverişli olmalı, çok amaçlı kullanıma elverişli hale getirilebilmelidir. Büyük okullarda klasik dershane yerine değişik ders ve etkinliklerin yapılacağı bölümler yapılmalıdır. Örneğin labaratuvar, coğrafya odası, müzik odası, atölye gibi. Bu okullarda öğrenci derslikleri yerine öğretmen derslikleri oluşturulmalı, öğretmen sabit, öğrenci hareketli olmalı; ders ve etkinlikler gerekli araç, gereç, alet ve kitaplarla donatılmış bu yerlerde yapılmalıdır.   

•          Öğretmenlik mesleği diğer mesleklerle karşılaştırıldığında ekonomik olarak geri bırakılmıştır. Tek rakamlı yüzdelik artışların bu statünün yükseltilmesine olanak tanıması mümkün değildir. Öğretmenlik mesleğinin niteliği gereği de "ne kadar maaş o kadar iş" mantığının güdülmesini doğru bulmadığımız kamuoyunun malumudur. Ancak öğretmenlik mesleğini hem ekonomik ve hem de statü olarak yükseltecek düzenlemeler bir an önce gerçekleştirilmelidir.

•          Öğretmen alımları, yapay biçimde şişirilen seçmeli ders ihtiyaçlarına göre değil temel derslerde bulunan açıklara göre gerçekleştirilmelidir.

meb-foto.jpg

•          Öğretmenlerin istihdamı ve çalışma koşullarıyla ilgili olarak (özlük ve ekonomik şartlarını da ele alan) bir meslek kanunu çıkarılmalıdır. Ülke genelinde nitelikli-deneyimli öğretmen istihdamını sağlayacak bir ücretlendirme politikası diğer kamu yönetimi rejiminden ayrıştırılarak değerlendirilmelidir.

•          Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamalarına derhal son verilmeli. Bunun yerine dezavantajlı bölgelerde çalışmayı teşvik edici uygulamalar geliştirilmelidir. Öğretmen alımlarında sözlü sınav uygulamasından da vazgeçilmelidir.

•          İyi öğretmen yetiştirmenin en önemli koşullarından biri Eğitim Fakültelerini üniversiteler içinde bir sığıntı durumunda olmaktan çıkartmaktan geçmektedir. Eğitim Fakülteleri kendi başına örgütlenmiş bir üniversiteye dönüştürülmelidir. Bu anlamda "Eğitim Üniversitesi" kavramının düşünülmesi gerekmektedir. Sayıca çok ama nitelik açısından yetersiz bırakılmış Eğitim Fakültelerinden istenilen sonuçların alınamadığı açıktır.

•          Son olarak eğitim sistemimizin en üst danışma organı EĞİTİM ŞÛRASI bütün paydaşların katılımıyla (Şûra katılımcı yönetmeliği eski yapısına dönüştürülerek) acilen toplanmalıdır. Şûranın gündemi "ortaöğretim ve yükseköğretime geçiş" olmalıdır. Toplanacak bu şûrada ülkemiz tarihinde yapılan sınav şekillerinin tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi, sonuçlarının irdelenmesi, çağdaş eğitim sistemlerinin incelenmesi ve toplumsal uzlaşının sağlanması ile oluşacak ve değiştirilmesi düşünülmeyecek seçeneklerin kamuoyu ile paylaşılması zorunluluktur.

  EĞİTİMCİLER TARTIŞIYOR YAZI DİZİNİ DEVAM EDECEK...

 

Toplam 776 defa okunmuştur.

Hasan Güneş diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.