Pamir Şen
Pamir Şen - Yazar

Tarihin sorusu ve tarihçinin emeli

Geçtiğimiz hafta tarihyazımı (historiyografi) üzerine, biri daha önceki yazılarımdan birinde de tanımladığım ‘vulgarize’ tarih kategorisine giren, diğeri ise epey akademik iki kitap okudum. İlki Cüneyt Kanat’ın Tarihin Medya ile İmtihanı kitabı olup, 2010’ların başında yazılmıştı ve o yıllarda başlayıp bugün de halen devam eden, tarihin medya kanalları vasıtasıyla popülerleşmesi durumu karşısında bir tarihçinin endişelerini ve ümitlerini yansıtıyordu. İkincisi ise Zachary M. Schrag’in Tarihçinin Zanaatı kitabı olup, yaklaşık altı yüz sayfaya sığdırılmış -ama su gibi akan- bir sömestırlık bir tarihyazımı ve metodolojisi dersinin muadili olabilecek bir eserdi. Bu okumalarım sonucunda ben de ‘bir disiplin olarak’ tarihle ilgili son ve güncel düşüncelerimi kısa bir yazıya dökerek, bir anlamda vaktiyle üniversitede yaptığımız cinsten haftalık deneme ödevi hazırlayarak burada yayımlamaya karar verdim.

Schrag tarihi “insanların tercihlerinin incelenmesi” olarak tanımlıyor. Açmak gerekirse tarihçi, geçmişte yaşamış büyük veya küçük adam ve kadınların içlerinde bulundukları koşullar çerçevesinde neden X değil de Y yolunu tercih ettiklerini merak eden, araştıran, araştırmasının sonucunda elde ettiği cevapları veya halen cevap bulamadığı soruları okuruyla paylaşan kişidir.

Geçmişteki insanların ‘tercihlerini’ böylesine incelemeye, öncesinde merak etmeye değer kılan nedir diye sorabiliriz. Bu soruya elbette tarihçi veya değil, herkesin kendine has bir veya birkaç cevabı olacaktır. Benim de tek bir cevabım yok, ama en öne çıkan cevabım, tarihin ‘şimdinin geçmişini’ araştırıyor olmasıdır. Yani tarihe müracaat ederken öncelikle sorduğum soru şu olur: “Her şey neden böyle oldu?”

Elbette bu çok genel bir sorudur ve tarihçi kendine araştırmadan önce bir mesele seçerek o meseleye yoğunlaşmak zorundadır. Yani mesela Napolyon’un Waterloo muharebesini neden kaybettiği sorusunu soruyordur. Bu soruyu sorduktan sonra birincil kaynaklar (yani araştırılan dönemden kalan yazılı veya görsel kayıtlar) veya ikincil kaynaklar (diğer tarihçilerin incelemeleri ve hipotezleri) üzerinde yeterli çalışmayı yaparak bu soruya bir cevap metni yazar ve bu bazen bir akademik makale, bazen bir kitap, bazen bir belgesel veya bazen bu yazdığım uzunlukta bir kısa yazı olur.

Ancak bu meyvenin sadece yazarı doyurması, yani onun merakını tatmin etmesi yeterli olmaz. O aynı zamanda, bunu okuyacak veya seyredecek olanların da benzer bir tatmini bulmasını sağlamakla mükelleftir. Hedef kitlesi homojen bir yapı olmayıp, farklı beklentilere sahip fertlerden oluşan bir yığın olsa da, iki temel beklenti olduğunu söyleyebiliriz.

İlki akademik okurların beklentisidir. Onlar yazardan bilimsel kriterlere uygun, mümkünse eldeki literatürü zenginleştiren, hatta belki sarsan, güncelleyen bir metin beklemektedir. Bu beklenti elbette sadece tarihçiler veya tarihle temas eden akademik disiplinlerden insanlara, örneğin antropologlara, sosyologlara, siyaset bilimcilere mahsustur. Bunun dışında kalan ‘sıradan okur’ -ki ne derece akademik bir iş üretse de tarihçinin amacı onlara da ulaşmak olmalıdır- ise başka beklentilere sahiptir. Bu beklenti eserin okuru sürüklemesi, etkilemesi hatta belki ‘harekete geçirmesi’dir.

İlk beklenti titiz bir çalışmayı, ikincisi ise iyi bir yazarlığı talep eder. Tarihçi bir bilimadamı veya dedektif misali başladığı projesininin ikinci fazında kostüm değiştirerek eli kalem tutan bir yazar personasına bürünmek durumundadır. Eğer ilkinde yetersiz kalırsa yazdığı eser akademik saygınlığa sahip olmayan ‘kof’ bir metin olacak, ikincide sınıfta kalırsa ise eserini sadece kitlelere değil, muhtemelen doğrudan o konuyu çalışmayan meslektaşlarına okutmakta bile zorlanacaktır.

Neticede yazdığı eserle hem kendi merakını gidermeye, hem akademinin beklentilerini yerine getirmeye, hem de sıradan okurun taleplerini karşılamaya muvaffak bir tarih yazarı, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinin beşinci katında (kendini gerçekleştirmek) bir daire maliki olmasa dahi, hiç değilse o katta arada gidip dinlenebileceği bir devrimülk edinmiştir dersek, çok da abartılı bir metafor yapmış olmayız herhalde.

Kaynaklar ve Tavsiyeler:

Cüneyt Kanat, Tarihin Medya ile İmtihanı: Tarih, Medya ve Kurgu, Yeditepe Yayınları, 2012.

Pamir Şen, “Popüler tarih ne işe yarar?”, ABC Haber, 9 Haziran 2024. https://abcgazetesi.com/yazarlar/pamir-sen/populer-tarih-ne-ise-yarar-323473

Zachary M. Schrag, Tarihçinin Zanaatı: Tarih Araştırması İçin Bir Rehber, trc. Semih Türkoğlu, Vakıfbank Kültür Yayınları, 2023.

Toplam 825 defa okunmuştur.

Pamir Şen diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.